Paylaş
ESSEN
O ürkek insanlar, 1960'ların hemen başında, onlar için bilinmezlerle dolu bu ülkeye ekmek parası uğruna, doğup büyüdükleri topraklardan kopup gelmişler.
O insanlar, çektikleri türlü sıkıntıya, cefaya rağmen eşsiz sabırlarıyla bu ülkeyi keşfetmişler, ikinci, üçüncü kuşağı yaratmışlar.
Bu topraklara bu yolla kök salmışlar.
İşte o ikinci, üçüncü nesil, babalarının, dedelerinin korkarak geldiği, binbir zorlukla yaşadığı bu ülkede bugün patron olmuşlar.
Düşününce az buz bir olay olmadığının bilincine varıyor insan.
Berlin'deki Türk İşadamları Derneği'nin merkezinde Türk gazetecilere işte bu mucizenin sırrı anlatıldı.
Türkiye Araştırmalar Merkezi'nin bulgularına göre, bugün Almanya'da Türklere ait işyeri sayısı 55 bini aşmış durumda.
Türk girişimciler bu işyerlerini kurmak için 12 milyar mark yatırım yapmışlar. Yıllık ciroları 50 milyar mark.
Yanlarında 300 bine yakın insan çalıştırıyorlar. Bunların 40 bini de Alman.
Başlarda Almanlar, Türk patronların yanında çalışmayı kabul etmemişler. Ama zamanla bu psikolojik eziklik duygusu aşılmış.
Yine bulgulara göre, Türklere ait işyeri sayısı her geçen gün hızla artıyor.
Türk toplumu, hızla işçilikten işverenliğe doğru yol alıyor.
* * *
Türk İşadamları Derneği yöneticisi, Berlin'deki merkezde yaptığı konuşmayı duygusal bir havada tamamlıyor:
‘‘Şunu iyi biliniz ki, burada kalbimiz sürekli Türkiye için atıyor. Türkiye'den gelen her olumlu haber, buradaki insanları sizin tahmin edemeyeceğiniz oranda gururlandırıyor.’’
Hele şu son cümleye bakın:
‘‘Galatasaray'ın Avrupa şampiyonluğu, burada üçüncü kuşağı sokaklara döktü. Gençlerimiz ellerinde bayraklarla yeri göğü inlettiler.’’
İnsanı duygulandıran bir olay.
Düşünün, sokağa dökülen gençler, bu ülkeye 60'ların başında gelen o kara saçlı, kara bıyıklı, ürkek ama yürekleri sabır dolu insanların torunları.
Doğru dürüst Türkçe bile bilmeyen, birçoğumuzun ‘‘kayıp kuşak’’ diye tanımladığı Türk çocukları.
Bu olguyu yaratan sırrın ne olduğunu genç bir Türk işadamı şöyle anlatıyor:
‘‘Buradaki uyuma uymamakla suçlanıyoruz. Bu büyük bir haksızlıktır. Biz ayrı ırktan, ayrı dilden, ayrı dinden, ayrı kültürden gelen insanlar olarak geleneğimizi, göreneğimizi, özbenliğimizi, ulusal kimliğimizi, yani her şeyimizi bırakıp Almanlaşamayız. Bunu bizden beklemesinler.’’
Unutulmasın ki, o sokağa dökülen üçüncü kuşak belki Galatasaray'ı hiç izlememiş.
Ama o başka bir duygu... Yaşamayanların bilemeyeceği, anlayamayacağı...
* * *
Çok, pek çok sorun var Almanya'da şikáyet edilen.
Özellikle şeriatçı örgütlerin varlığı ve etkinlikleri...
Türkiye, büyük çoğunluğu kırsal kesimden gelen, dil bilmeyen, kültür düzeyi düşük 2.5 milyon insanını şeriatçı örgütlerin eline bırakmış.
Kendilerini savunmasız gören bu insanları, dini kullanan bu kötü niyetli örgütler sürekli sömürmüş.
Almanlar bunları denetim altında tuttuklarını iddia ediyorlar.
Ama Türkiye'deki laik, demokratik rejimi yıkmak isteyen ‘‘siyasi İslami hareketlerin’’ Almanya'dan büyük parasal destek sağlamalarının nasıl gerçekleştiği konusunda inandırıcı bir açıklama getiremiyorlar.
PKK ve öteki terör örgütleri konusunda da öyle.
Terör örgütleri şu anda bir hareketlilik içinde değiller. Bu doğru, ama hepsi yerli yerinde duruyor.
Türkiye güçlü olduğu sürece, bir sorun çıkmayabilir.
Ama bir tökezlenmede, Almanya'da bunların bıraktıkları yerden terörü sürdüreceklerini tahmin etmek için falcı olmaya hiç gerek yok.
Paylaş