Paylaş
AHMET Necdet Sezer, memurlarla ilgili ‘‘Kanun Hükmünde Kararname’’yi hukuk devleti ilkelerine duyarlılıkla bağlı olduğu gerekçesiyle geri çevirdi.
Haklıdır.
Demokratik hukuk devleti ilkelerine bağlı bir insanın başka türlü hareket etmesi zaten beklenemezdi.
Hükümetin, devletin içine sızmış rejim karşıtı memurları temizlemek için normal yolları bırakıp, demokrasiyi zorlayan bir tutum içine girmesi zaten yanlıştı.
‘‘Durum çok acil’’ gerekçesi pek inandırıcı değildi. Çünkü bu önlem 28 Şubat kararlarına dayanıyordu.
O günden bugüne 2.5 yıl geçmiş, önlem uygulamaya konulmamıştı.
Yani pek acele edilmemişti. Peki bugün değişen neydi?
Denilecektir ki, ‘‘Böyle bir yasa Meclis'ten geçirilememiş, onun için Kanun Hükmünde Kararname yoluna başvurulmuş’’.
İyi güzel de, Avrupa Birliği'ne girmek için Batılı ülkelere ‘‘demokratikleşeceğiz’’ sözleri verip Meclis'i demokrasi karşıtı gibi göstermek bir çelişki değil mi?
Kararnamenin kötü niyetle kullanılmayacağını varsayalım.
Ama bu hükümetten sonra ne olacak?
Burası Türkiye... Siyasi zeminin en oynak olduğu ülkelerden biri.
Partizan bir hükümetin eline böyle bir kararname geçmesi ne gibi sonuçlar yaratır, bunu acaba Ecevit düşündü mü?
Devlet yapısı ne hale gelir?
Oysa memurların hak ve özgürlüklerinin güvence altında tutulması, devletin sağlıklı işlemesini sağlar.
* * *
Cumhurbaşkanı aslında hiç de şanslı değil.
Görevinin daha başında zor kararlar almak durumunda kaldı.
YÖK atamalarındaki fırtına henüz tam olarak bitmeden, ardından ‘‘Kanun Hükmünde Kararname’’ konusu geldi karşısına.
Bir hukuk adamı olan Cumhurbaşkanı'nın en duyarlı olduğu konuda, kendisine ters bir tasarrufta bulunması isteniyordu.
Demokratik hukuk devletinde, kararnameler çok zorunlu durumlar dışında kullanılmaz.
Hükümet, Meclis'ten alamadığı yasal yetkiyi kararnameyle elde etmek istemişti.
Ama bu yol, hükümet ile Meclis'in de ters düşmesine neden olacaktı.
Devlet organlarının uyum içinde çalışmasından da sorumlu olan Cumhurbaşkanı, bunu düşünmek zorundaydı.
Cumhurbaşkanı, hukuk devleti ilkesini korumak ile devletin önemli bir tehlikeden kurtarılması arasında bırakıldı.
* * *
Türkiye bugüne kadar devlet memurlarına baskı yapan, onları birer emir eri gibi kullanmak isteyen iktidarlardan çok çekti.
Devletin işlerinin aksamasının en büyük nedenlerinde biri, bu partizan anlayışlar oldu.
Türk halkı, iktidar değişiminde devlet kadrolarının kapıcılara kadar tarumar edildiğini defalarca yaşadı.
Meclis'te gerekli çoğunluğa sahip olan iktidarın, rejim için tehlike oluşturan memurları temizlemek amacıyla kararnameye gereksinim duymaması gerekirdi.
‘‘Cumhuriyet tarihinin Meclis'i en verimli çalıştıran ve en çok yasa çıkartan hükümetiyiz’’ diye haklı olarak övünen Ecevit ve ortaklarının bu konuda yasa çıkarmakta neden güçlük çektiklerini anlayamıyorum.
Anayasa'ya aykırı olan kararnamelere, demokratik hukuk devletinde gerek duyulmamalıdır.
Hükümet devleti korumak istiyorsa, bunu Meclis'le birlikte yapmalıdır.
Böylesine verimli bir çalışma sergileyen Meclis'in, devletin geleceği için tehlike oluşturan bir konuda karşıt tutum takınacağı düşünülemez.
Böyle bir yasaya olsa olsa Fazilet Partisi karşı çıkar.
Onun da gücü, devlete yönelik tehlikeleri ortadan kaldıracak yasayı önlemeye yetmez.
Paylaş