Paylaş
12 Eylül'le ilgili haberleri, perde gerisinde kalmış gizleri ve çarpıcı itirafları ibretle izliyoruz. Bu arada ilahi adalet de işliyor ve o dönemin bir numaralı adamı fiyakalı fiyakalı konuşurken katliam emri verdiğini ağzından kaçırıveriyor.
Kuşkusuz ihtilallerin kendi yasaları vardır.
Bu yasalar hiçbir hukuk ve insanlık değerlerini içermez.
Hiçbir kural tanımaz.
Ama Kenan Evren'in açıklamak gafletinde bulunduğu, kendilerine suikast yapılması durumunda cezaevindeki sanıkların hepsinin öldürülmesi emri, ihtilaller tarihinde bile eşine rastlanmayan bir örnektir.
12 Eylül'ü ve sonraki dönemi hepimiz yaşadık.
İhtilali getiren korku ve acı dolu günleri de yaşadık.
Büyük bir karamsarlık içine sürüklendiğimiz, yüreklerimizin sıkıldığı, içimizin daraldığı ne yıllar geçirdik.
Silahlı Kuvvetler'in ülke yönetimine el koyduğunu duyduğumuzda birçoğumuz yeniden doğmuş gibi sevindik.
Ölüm korkusu içinde yaşamları altüst olanlar, geçirdikleri şiddetli korku depreminden kurtuldular.
Yavrularının yaşamı için her gün yürekleri pır pır eden analar, babalar sevinç gözyaşları döktüler.
O gün kimse ama kimse demokrasiyi, özgürlüğü filan düşünemedi.
Herkes can güvenliğine yeniden kavuşmanın sevincini yaşıyordu.
Ama çok kısa bir süre sonra ihtilal kendi çocuklarını boğazlamaya başladı.
Daha büyük acılar, dayanılmaz işkenceler dönemi başladı.
Toplum bir cadı kazanına sokuldu.
* * *
Evren ihtilalin başı olarak antidemokratik 1982 Aanayasası'nı halka onaylattı, kendisini de cumhurbaşkanı seçtirdi.
Görevi sona erince bir kenara çekildi ve eski cumhurbaşkanı olarak yaşamını sürdürmeye başladı.
Bir ihtilal lideri olarak kendisinden herhangi bir hesap da sorulmadı.
Yalnız ondan değil cuntanın öteki üyelerinden, işkencecilerden de sorulmadı.
O dönemde derin acılar yaşayanlar, ihtilalcilere karşı herhangi bir kin bile duymadılar.
Hatta onları rahatsız edecek bir girişimde de bulunmadılar.
Böyle bir erdemi ancak tarihsel bir hoşgörü geleneği olan, kin tutmayı bilmeyen bir toplumun insanları gösterebilir.
Evren zaman zaman yaptığı gereksiz konuşmalarla bunun değerini anlayamadığını gösterdi.
Milyonlarca insana acı çektiren ihtilal dönemini savundu durdu.
‘‘Ben akan kanı durdurdum, öyleyse yaptığım her şey mübahtır’’ mantığını hep kullandı.
Son yaptığı açıklama da bunun tipik bir örneğidir.
Kendisinin ve arkadaşlarının kılına dokunulursa cezaevindeki insanların öldürülmesi emrini verdiğini sanki doğal bir hakmış gibi pervasızca açıkladı.
Türkiye, ihtilal döneminin hesabını sormayan dünyadaki pek az ülkeden biridir.
Evren ve arkadaşları bunun değerini bilmelidirler.
* * *
12 Eylül konusunda ibretle izlenen başka gelişmeler de oldu.
Bugün bakıyorum da o dönemin bütün günahkárları, sanki kutsal bir suyla yıkanıp tertemiz olmuş gibi ahkám kesiyorlar.
Sanki ülkenin o karanlık, o acı dolu günlere sürüklenmesinde onların hiç rolü yokmuş gibi...
Hele 12 Eylül sabahı ihtilalcilere methiyeler düzen, onlara yalakalık yapanların bugün demokrat kesilmelerini iğrenerek izliyor insan.
Ben Türkiye'de bu kadar ruhunu satmış insan olduğunu doğrusu bilmezdim.
Eğer hesabını soramayacaksak 12 Eylül'ü tartışmayalım.
Çünkü toplumsal kişiliğimizi, onurumuzu paramparça ediyoruz.
Paylaş