Tufan Türenç: Sağda işler karışık

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

ANTALYA sıcağı felaket. Güneşte 45 dereceye kadar yükselen ısı yoğun nemle birleşince dayanılmaz hale geliyor.

Sokağa çıktığınız zaman sanki fırına girmiş gibi oluyor insan.

Böyle cehennemi bir sıcakta serin sulara dalıp keyif çatmak yerine bir grup politikacının peşine takılmanın pek de akıllıca bir iş olmadığı kesin.

Ama ne yaparsınız, gazetecinin yazgısıdır bu.

Kesici ile arkadaşlarının, Ticaret Odası'ndan çıkıp Ziraat Odası'na, oradan borsaya ve ASİAD'a gidip yaptığı konuşmaları oflaya puflaya da olsa baştan sona izledik.

Merkez sağdaki boşluğu doldurmak amacıyla yola çıkan bütün siyasi hareketler gibi Kesici ile arkadaşlarının da gözü kulağı Güniz Sokak'ta.

Demirel'in ne yapacağı, nasıl bir pozisyon alacağı yeni partilerin oluşumunu doğrudan etkileyecek.

Güniz Sokak bir hareket başlatırsa kimi onlara katılacak, kimi Baba'ya rağmen yoluna devam edecek.

Kesici'nin bu konudaki düşünceleri şöyle:

‘‘Ben hesaplı risk almaktan yanayım. Hesapsız risk, duvara bodoslama toslamaktır. Ortamı uygun görmezsem hareketi açıklamam. Süleyman Bey'in ne yapacağını, FP'nin durumunun ne olacağını görmem lazım.’’

Bunların dışında hükümet ortakları arasına giren kara kedi neler getirecek, Yüce Divan işi neye bağlanacak?

Kesici ve arkadaşları bunları da izliyor...

* * *

Türkiye'de ilginç gelişmeler oluyor.

Bu garip diye nitelenebilecek gelişmeler, cumhurbaşkanı seçimleriyle başladı ve giderek de hızlandı.

MHP, Mehmet Ağar'ı Yüce Divan'a yollama doğrultusunda oy kullanıyor, DSP, ANAP ve DYP ise aklıyor.

Baksanıza 50 yıldır politikanın içinde olan Ecevit bile MHP'nin yaptıklarına akıl erdiremiyor.

Vatandaşın aklının nasıl karıştığını düşünün.

Belli ki sonbahara kadar Türkiye'de gariplikler hız kesmeden sürecek.

Ekim, bilemediniz kasımda konular netlik kazanacak.

Toplumu, devleti rahatsız eden pislikler büyük oranda temizlenecek veya temizlenme mekanizmaları işlemeye başlayacak.

Şurası bir gerçek ki, artık Türkiye'de isteyen istediği şekilde at oynatamayacak.

Büyük küçük hiç kimsenin gözünün yaşına bakılmadan hukuk herkes için eksiksiz işletilecek.

Kendine çekidüzen veremeyen, sorunlarını çözemeyen bir Türkiye'nin yeni dünya düzeninde yer almasının olanaksız olduğu artık anlaşıldı.

Bu uyumu sağlayamayan ülkelerin büyük yarışın dışında kalacağı da...

* * *

‘‘Yeni siyasi yapı şart.’’

Bu gerçeği bugün Türkiye'de kabul etmeyen bir tek Tanrı'nın kulu yok.

Kesici'nin vurguladığı gibi 1995-1999 arasında 5 başbakan, yüzlerce bakan ve binlerce üst düzey bürokrat değiştiren bir ülkenin bilgi devrimini yakalaması olanaksızdır.

İlhan Bey, siyasi istikrarın ne kadar önemli olduğunu şöyle anlatıyor:

‘‘Çok partili demokratik dönemde Türkiye üç kez büyük ekonomik sıçramalar yaşadı. 1957-60 arası, 1965-71 arası, 1983-87 arası. Bu üç dönemi incelediğimiz zaman şunu görürüz. Bunların hepsinde de tek parti iktidarı ve güçlü bir siyasi irade var.

Bu üç sıçrama döneminde de Türkiye yüzde 7 civarında bir kalkınma hızını yakalamayı başardı.’’

Konuyu Kesici'nin anlattığı bir fıkrayla bağlayalım.

Bir kekeme kendisine okul arıyormuş, bir bakkala sormuş:

‘‘Bu-bu-ra-larda bi-bir ke-ke-me o-o-ku-lu va-var-mış. A-a-ca-ba ne-ne -re-de?’’

Bakkal, adamın suratına ters ters bakmış, ‘‘Sen güzel kekeliyorsun. Okulu ne yapacaksın?’’ demiş.

Türkiye'nin işi de aynı, yalpalayıp duruyor, siyasi istikrarı kurup da ne yapacak.

Yazarın Tüm Yazıları