Paylaş
MECLİS'te politikacılar için kurulan soruşturma komisyonları genellikle siyasi kararlar alırlar.
Meclis'te yeterli sayıyı bulan, siyasi rakiplerini Yüce Divan'a gönderip karalamak için akla hayale gelmeyecek senaryolarla suçlar.
Hem genel kurulda, hem de komisyonlarda milletvekilleri genel başkanlarının verdiği emir doğrultusunda oy kullanırlar.
Bazen suçlanan politikacı hiç günahı yokken Yüce Divan'ı boylar.
Sağlıklı işleyen demokrasilerde bu başvurulan bir yol değildir.
O ülkelerde politikacılar rakipleriyle mücadeleyi dürüstçe yaparlar.
Politik oyunlarla, çirkin manevralarla rakiplerini alt etmeyi hiçbir zaman düşünmezler.
Zaten oralarda bu tip senaryolara da gerek kalmaz, çünkü siyasi gücünü ve konumunu kötüye kullanan politikacıların ömrü uzun olmaz.
Seçimde halk onun işini bitirir ve politikadan çekilmesini sağlar.
Oralarda bizde olduğu gibi insanlar koltuklarına yapışamazlar.
Toplum onları eğer kirleri varsa sırtında taşımaz.
Silkip bir kenara fırlatır.
O politikacı politikadan çekilse bile yakasını kurtaramaz, adalet önünde de hesap verir.
* * *
Bizde bütün bunlar olmaz.
Genellikle politikacılar dokunulmazlık kalkanı arkasına saklanırlar.
Eğer genel kurul da onaylarsa Mesut Yılmaz, Yaşar Topçu ve Yalım Erez Yüce Divan'da yargılanacaklar.
Üç politikacı ile ilgili bu karar tamamen siyasidir.
Eğer bu üç politikacı Yüce Divan'da aklanırlarsa onlar hakkında karar verenler vicdani sorumluluklarından nasıl kurtulacaklar?
Aklamalar da siyasi.
Aklanan politikacılar eğer suçluysa onları parti emri gereği aklayanlar vicdanlarını nasıl temizleyecekler?
Görüldüğü gibi her iki durum da normal değil.
Yani yürütmenin temsilcileri olan başbakan ile bakanlar siyasi eğilimlere göre suçlanıp aklanamamalı.
Çünkü sorumluk yüklenen politikacılar siyasi rakiplerinin insafına kalırlarsa icraat yapmazlar.
Kimse devlete hizmet edeceğim diye başını belaya sokma riskini göze almaz.
* * *
Geçen yasama döneminde bu sakıncayı ortadan kaldırmak için bir anayasa değişikliği teklifi hazırlandı.
Anayasa'nın 101. maddesinde öngörülen değişiklik gerçekleştirilebilseydi bugün ve bundan sonra yaşanabilecek garipler ortadan kalkacaktı.
Bu maddeye göre, başbakan ve bakanların icraatları ile ilgili suç işlemeleri durumunda yargılanmaları için Meclis kararı gerekiyor.
Yani Meclis genel kurulu verilen önergeyi oylayıp bir soruşturma komisyonu kurulmasına karar veriyor.
Sonra bu komisyon konuyu soruşturup o politikacının Yüce Divan'a sevk edilip edilmemesine karar veriyor.
Karar genel kurulda geliyor, aynı görüş benimsenirse politikacı Yüce Divan'a gönderiliyor.
Bütün bu süreç tamamen siyasi eğilimlere göre işliyor.
Oysa 101'inci madde değişikliği çıkarılabilseydi başbakan ve bakanlar için Meclis kararı gerekmeyecek, soruşturma Yargıtay Başsavcısı tarafından yapılacaktı.
Başsavcı eğer suç bulursa yargılama talebinde bulunacak, bunu Yargıtay Ceza Daireleri Başkanlar Kurulu ele alacak, uygun bulursa politikacı Yüce Divan'a sevk edilecekti.
Nedense bu değişiklik gerçekleştirilmedi.
Aslında bütün bunlar hiç önemli değil.
Önemli olan politikacıların halkın yüreğinde aklanıp aklanmaması.
Paylaş