Paylaş
KEMAL Sunal, toplumumuzu derin bir yasa gömerek genç yaşında aramızdan kopup gitti.
Bazı sanatçılar vardır, milyonlarca insanın ortak sevgisini kazanma tılsımını yakalarlar.
Evlerimizin bir kişisi gibi aramıza girerler.
Onları acılı ya da mutlu anlarımızda yanıbaşımızda hissederiz.
Bu duyguyu geniş halk kitlelerine verebilmek, halkın sanatçısı olabilme hüneridir.
Belki de sinemanın bilinçaltımıza egemen olma gücüdür.
Kemal Sunal, yediden yetmişe hepimizi güldürebilmenin sırrını keşfetmiş bir sanatçıydı.
Filmlerini izlerken onun gülüşünde, onun hüzünlenişinde, oturuşunda kalkışında, dürüstlüğünde, saflığında, öfkesinde hatta küfürlerinde kendimizden renkler bulurduk.
O, hiç tartışmasız bizim yaşam aynamızda kılıktan kılığa girmiş görüntümüzdü.
Onun için her rolünde Türk insanını yaşatan büyük ustayı çok severdik.
İşte bu yüzden filmleri 10 kez de oynasa yine izlenme rekoru kırardı.
O bir klasikti.
Kemal Sunal'a, bu büyük halk sanatçısına Tanrı'dan rahmet diliyorum.
Hepimizin başı sağolsun.
* * *
Nefis bir Avrupa Kupası izledik. Maçlar muhteşemdi.
Fransa disipliniyle, oynadığı futbolla kupayı fazlasıyla hak etti.
Bütün bunlar tamam, ama beni bu kupada en çok etkileyen futbol değil, Batılı insanların değişmeyen ilkeleriydi.
Almanya'nın çalıştırıcısı Erich Ribbeck'ten başlayalım.
Ribbeck göreve geldiğinde hiç de iyi olmayan bir yapı devralmıştı.
Takımı yeniden kurdu, ama Alman onbiri şampiyonada döküldü ve elendi.
Erich Ribbeck o gece hiçbir mazeretin arkasına sığınmadan istifasını verdi ve çekti gitti.
Gelelim Portekiz Milli Takımı'na...
Çok daha iyi bir performans göstererek yarı finale kadar yükseldiler.
Bu büyük bir başarıydı.
Yarı finalde Fransa'ya yenilerek elendiler.
Antrenör Humberto Coelho, hiç düşünmeden görevinden ayrıldı.
Oysa futbol otoritelerine göre Humberto Coelho çok başarılıydı.
* * *
Futboluyla hepimizi büyüleyen Hollanda'nın antrenörü Frank Rijkaard da aynı onurlu davranışta bulundu.
Takımı da yarı finale kadar yükselmiş, rakibi İtalya'yı sahada ezmişti.
Ama futbolda şans her zaman iyi oynayandan yana olmuyordu.
120 dakika baskı altında oynayan ve inanılmaz bir savunma ile beraberliği koparan İtalya, maçı penaltılarla kazandı.
Maçı izleyen milyonlarca insanın birleştiği nokta, Hollanda'nın hak etmediği bir yenilgi aldığıydı.
Yani Hollanda belki de şampiyonanın en başarılı takımıydı, ama bütün bu yargılar antrenör Rijkaard'ın istifasını engelleyemedi.
‘‘Şampiyonluğu hedeflemiştim. Başaramadım. İstifa ediyorum’’ dedi ve görevi bıraktı.
Ya büyük Dino Zoff'un istifası...
Düşünün, takımını finale getirmiş ve kupayı son saniyede kaçırmıştı.
Takımı finale kalınca ülkesinde futbolcularıyla birlikte kahraman ilan edilmişti.
Ama Zoff bunlara aldırmadı ve kendisini başarısız kabul ederek istifa etti.
Hiç kimsenin aklına, bu 4 futbol adamına ‘‘Durun, yapmayın’’ demek gelmedi.
Şimdi derin bir nefes alın ve futboldan politikaya kadar bizdeki durumu düşünün.
Bizim insanlarımızın ne kadar aldırmaz (yüzsüzlük demeye dilim varmıyor) olduklarını anımsayın.
Ve de lütfen sakın sinirlenmeyin.
Paylaş