Paylaş
BUGÜN Türkiye'de şeriatçı ve yobaz olmayan mütedeyyin, yani çağdaş düşüncelere sahip ama inançlı vatandaşlara kim baskı yapıyor Tanrı aşkına?
Kim, hangi devlet otoritesi namazında niyazında olan, ibadetini yapan, başını örten, hatta çarşafa bürünenlere engel oluyor?
Kıyafet yasalarının bile uygulanmadığı Türkiye'de kim kimin giydiğine, giymediğine karışıyor?
Ülkemizde 100 bine yakın cami var. Bunların hepsi ibadete açık.
Devlet buralara kadrolu din görevlisi atıyor, temizletiyor, ışığını yakıyor, ısıtıyor, onarımını yapıyor.
Bu camilere sadece ibadet saatlerinde değil, isteyen istediği zaman gidip Tanrı'sıyla baş başa kalıyor.
İsteyen orucunu tutuyor, zekátını veriyor, hac farizesini yerine getiriyor.
İsteyen istediği zaman ölmüşlerinin ruhuna mevlidini okutuyor.
Devlet, tarikatlara bile ses çıkarmıyor.
Türkiye'de yılda binlerce dini kitap yayınlanıp, serbestçe satılıyor.
Siyasi İslamcı çok sayıda günlük gazete ile haftalık dergi çıkıyor.
Aklıma gelmeyen daha bir sürü özgürlük sınırsız bir şekilde yaşanıyor.
Affedersiniz ama bu yüzden ben, ‘‘Mütedeyyin kitle ile şeriatçıları birbirine karıştırmamak lazım’’ sözlerinin ikide bir neden söylendiğini bir türlü anlayamıyorum.
* * *
Bu görüş, önce politikacılar tarafından tekrarlanmaya başlandı:
‘‘Efendim, irtica ile mücadelede mütedeyyin vatandaşlar rahatsız edilmemeli.’’
Türkiye'de 1950'den beri politikacıların dilindedir bu sözler.
Bunun bütün mantığı da gerici kesime şirin görünüp onların oylarını toplamaktır.
İşte bu kafa yüzünden şeriatçılara olmadık ödünler verilmiş ve Türkiye 28 Şubat'a getirilmiştir.
Şunu kesin olarak belirtmekte yarar var:
Bu ülkede yaşayanların yüzde 99'u Müslüman. Bunun yüzde 7-8 civardaki bölümü şeriatçı. Yani siyasi İslam'dan yana.
Geri kalan yüzde 90'ının tümü zaten mütedeyyin sınıfına giriyor.
Laik, demokratik cumhuriyetten yana olan, Atatürk devrimlerine inanan herkes zaten ‘‘mütedeyyin vatandaş’’ değil mi?
O zaman Türkiye'de kim kime baskı yapıyor? Kim kimi rahatsız ediyor?
‘‘Türban olayları’’ derseniz bunun ‘‘mütedeyyin vatandaş’’la ilgisi yok.
Çünkü türbanla üniversitelere girmeyi, devlet dairelerinde görev almayı zorlayanlar ‘‘mütedeyyin vatandaşlar’’ değil ki, laik, demokratik cumhuriyeti yıkıp yerine İslam cumhuriyeti kurmayı düşleyenler.
Yani her biri bu görevi yüklenen militanlar.
Türban olayını ‘‘mütedeyyin vatandaşların rahatsız edilmesi’’ diye görmek büyük bir yanılgıdır.
* * *
Sorunu daha açık koyalım.
Ben birtakım siyasilerin bu ‘‘mütedeyyin vatandaş masalını’’ anlıyorum.
Onlar bunu oy kazanmak için kullanıyorlar. O kesimlerden oy alabilmek umuduyla sık sık bu teraneyi tekrarlıyorlar.
Ama doğrusu MİT Müsteşarı'nın ve yardımcısının ‘‘mütedeyyin vatandaş’’ masalına katılmasını anlayamadım.
‘‘Cami cemaatinin kazanılması gerekir’’ yaklaşımı doğrudur. O da şu açıdan: Cami cemaatini siyasi İslamcıların propagandalarından, onların kandırmacalarından korumak...
Türkiye, cumhuriyeti kurarken yolunu çizmiş. Din işleriyle devlet işlerini ayırmış. Yani siyasi İslam'ı reddetmiş.
Bunu kabul etmeyen, içine sindiremeyen bir kitle var. Onlar siyasi İslam'ı Türkiye'de devlet düzeni olarak egemen kılmak istiyorlar.
Yani, laik, demokratik cumhuriyeti yıkıp yerine şeriat kurallarının geçerli olduğu bir İslam cumhuriyeti kurmak istiyorlar.
Tıpkı İran'da olduğu gibi.
Bugün yapılan mücadele ‘‘mütedeyyin vatandaş’’la değil, bunlarladır.
Paylaş