Paylaş
RAHMETLİ Özal sert kararlar almak istediği zaman her seferinde kurmaylarının tepkisiyle karşılaşırmış. Kurmayları, ‘‘Efendim bunları açıkladığımız zaman kıyamet kopar. Halk bizi inanın topa tutar. Biraz daha yumuşak gitsek’’ derlermiş.
Özal hoşuna gitmeyen eleştirilerle veya direnmelerle karşılaştığında yaptığı gibi hemen suratını asar, alt dudağını sarkıtır, önündeki káğıtlarla ilgileniyor gibi davranırmış.
Sonra ortalık yatışınca kafasını kaldırır, ‘‘Ben bunu halka anlatırım. Hesabını da veririm. Siz merak etmeyin’’ dermiş.
O zaman tartışma biter, kararlar Özal'ın istediği gibi çıkarmış.
Ondan sonra ne olduğunu hepimiz anımsarız.
Rahmetli, giyinir kuşanır, saçlarını özenle taratır, eline de altın kaplama kalemini alarak kameraların karşısına geçerdi.
Ağır ağır, halkın anlayacağı sözcükleri özenle seçerek masallar anlatır, en acı kararları bile çikolata yedirir gibi halka bir bir yuttururdu.
Rahmetli'nin bunları yaparken doğruları söyleme gibi bir titizliği de hiç ama hiç olmazdı.
Bu nedenle de konuşmasının sonunda halkı öylesine umuda boğardı ki herkesi kararların yerindeliğine inandırırdı.
* * *
Bir de Kemal Derviş'in önceki günkü açıklamalarında kullandığı üslubu, ortaya koyduğu anlayışı düşünün.
Doğrusunu söylemek gerekirse Derviş yapacaklarını anlatırken politikacı olmadığı için halkın anlayacağı bir dil kullanamadı.
Ama elindeki malı Özal gibi allayıp pullayıp halka yutturmayı aklının ucundan bile geçirmedi.
Doğrulardan ayrılmamaya büyük özen gösterdi.
Gerçekleri olduğu gibi ortaya koydu ve programı uygularken halktan hiçbir ayrıntıyı saklamayacaklarına söz verdi.
Böyle bir tutuma, böyle bir üsluba Türk halkı bugüne kadar hiç tanık olmadı.
Program çok önemli temel stratejiler, değişimler, dönüşümler içermesine rağmen mavi boncuk bekleyenleri tatmin etmedi.
Bunu yadırgamadım.
Çok acı ilaçlar öngörmediği için de bazı uzmanlarca gerçekçi bulunmadı.
Bunu da yadırgamadım.
* * *
Çünkü biz ya mavi boncuk dağıtılıp aldatılmışız, ya da sırtımıza vurulan yüklerle ezilmişiz.
Oysa bu programda çoğumuzun atladığı çok temel bir anlayış değişikliği var.
Öncelikle devlet kurumları politikacıların elinden kurtarılıyor ve arpalık olmaktan çıkarılıyor.
Devletin gelirlerinin parti yandaşlarına dağıtılması yolu kapatılıyor. Savurganlık ortadan kalkıyor.
İktidarların oy uğruna taban fiyatlarını bol keseden tutmaları yöntemi tarihe karışıyor.
Devletin parasını hortumlama dönemi bitiyor.
Diyeceksiniz ki ‘‘Siyasi kadrolar allem edip, kallem edip bu yapısal değişimi engellerler.’’
İşte işin püf noktası...
Burada görev halka düşüyor.
Halk pespaye düzene son veren bu yeni anlayışa sahip çıkmalı.
Bunun da bir tek yolu var...
Siyaseti adam gibi yapacak, kendi için değil, millet için çalışacak olanları sandıktan çıkarmak.
Halk bu programa sahip çıkarsa hiç kimsenin kuşkusu olmasın çok kısa zamanda Türkiye bu felaketi atlatıp düzlüğe çıkar.
Paylaş