Paylaş
CLEVELAND
DEV hastanenin kalp bölümünün otel lobisi gibi döşenmiş bekleme salonundaki pankart, geçen yıl asıldığı yerde aynen duruyor. Pankartta, ‘‘5 yıldır Amerika'da en iyi’’ yazıyor.
Yani 5 yıldır Amerika'da yapılan değerlendirmelerde kalp merkezi birinciliğini kimseye kaptırmamış.
Bu yıl da yine bir numara olmuş merkez. O nedenle, pankartı indirmemişler ama, 5 rakamının üzerini eğri bir çizgiyle çizip hemen yanına 6 rakamını kondurmuşlar.
Amerika kurumlar arasında yarışın kıran kırana sürdüğü, kimsenin birbirinin gözünün yaşına bakmadığı bir ülke.
Sonuçların belirlenmesinde bizde olduğu gibi hatır gönülün zerre kadar rol oynamadığı bir koşu pisti.
Bu ülkede başarı için tek geçerli ölçü, yarışı iyi, kurallarına uygun koşmak ve ipi herkesin önünde göğüslemek.
Burada, bu konuda ilginç bir fıkra anlatıyorlar:
‘‘Bir Amerikalı ile bir Japon, ormanda dolaşırlarken karşılarına bir aslan çıkmış. Başlamışlar kaçmaya.
Ancak aslan, giderek arayı kapatıyormuş. Amerikalı bakmış, Japon hem koşuyor, hem de sırt çantasından çıkardığı spor ayakkabıları giymeye çalışıyor.
Şaşkın şaşkın Japon'a sormuş: Sen o ayakkabıları giyince aslandan hızlı koşacağını mı sanıyorsun?
Yoo, demiş Japon. Hiç öyle bir derdim yok. Sadece seni geçeyim o bana yeter.’’
Çünkü, geride kalanı aslan yakalayıp yiyecek. Öndeki de kurtulacak. Olay bu kadar basit.
* * *
Şunu söylemek istiyorum:
Bu kadar acımasız kuralların geçerli olduğu kurtlar sofrasında, 6 yıldır üst üste bir numara olmak kolay bir iş değil.
Doğal olarak böyle bir başarıyı yakalamanın getirileri de büyük oluyor.
Cleveland'a dünyanın hemen her yerinden derdine çare arayan insanlar akın ediyor.
Bunların arasında krallar, cumhurbaşkanları, başbakanlar ve dünyanın en zengin insanları da var.
Örneğin, Birleşik Arap Emirlikleri Şeyhi El Zayed burada. Söylendiğine göre şeyh 80 karısını da birlikte getirmiş. Hastanenin çok yakınındaki Continental Oteli'nin üç katı şeyh ve beraberindekiler için kapatılmış.
İki dev TIR, mutfak haline getirilmiş, şeyhin özel aşçıları yemekleri burada hazırlıyorlar.
Şeyh ve beraberindekiler, İslami usullerle hazırlanan bu yemekleri yiyorlar. Artan yemekler de TIR'ın etrafına toplanan yoksul insanlara dağıtılıyormuş.
Büyük olasılıkla şeyhin adamları, tabak çanak, çatal kaşık da getirmiş olmalılar. Malum, domuz meselesi.
Şeyh Zayed'e böbrek nakli yapılmış. Ameliyatın çok başarılı geçtiği söyleniyor. Hasta tam taburcu edileceği sırada büyük bir aksilik yaşanmış.
Zaten hep sakınan göze çöp batar. Bu kez de öyle olmuş.
* * *
Yaşlı şeyh, banyoda düşmüş ve kalça kemiğini kırmış.
Şimdi onun tedavisi yapılıyor.
Böyle üzücü bir olaya sevinilmez ama, Cleveland'lılar şeyhin işinin uzamasından çok mutlular.
Çünkü şeyhin haremi, Cleveland gibi küçük kentin çarşısına pazarına büyük paralar bırakıyorlarmış.
Yaşlı şeyhe acil şifalar dilemekten başka yapılacak bir şey yok.
Dileriz yakında sağlığına kavuşur ve ülkesine döner.
İşin özü, sağlık turizmi Amerika'ya çok büyük paralar kazandırıyor.
Aslında Türkiye, Ortadoğu'daki hasta potansiyelini değerlendirebilir, Amerika'ya, Avrupa'ya tedaviye gidenlerin önemli bir bölümünü kendisine çekebilirdi.
Bu potansiyeli ilk kez rahmetli Turgut Özal gördü.
Bazı tıp merkezleri yaratılması için düğmeye bastı, ama bu büyük proje ne yazık ki gerçekleştirilemedi.
Ortadoğulu hastaların bugün pek azını Türkiye'ye getirebiliyoruz.
Oysa Amerikalılarla ortaklık yapılsaydı, Özal'ın bu düşü gerçekleşebilirdi.
Paylaş