Paylaş
ERBAKAN'ın öğrencisi Recai Bey FP'yi hükümetin alternatifi olarak ilan etti. Recai Bey partisinin İstanbul'da düzenlediği mitingde hemen her konuda öyle palavralar sıktı ki muhterem hocasını fersah fersah geride bıraktı.
Mitinge katılan bir kişiyi herhalde yirmi ile çarpıp kalabalığın 500 bin kişi olduğunu söyledi.
Oysa çevre illerden otobüslerle getirilenlerle birlikte toplanabilenlerin sayısı 20 bini geçmiyordu.
Erbakan da hep böyle yapardı. İki üç bin kişinin katıldığı mitingleri bile ‘‘On binler, yüz binler toplandı’’ diye açıklardı.
Recai Bey konuşurken tıpkı hocası gibi zaman zaman öyle coştu ki hızını alamayıp ‘‘Biz gelirsek bir solukta 50 milyar dolar buluruz’’ diye attı.
Biz Recai Bey mantığının iktidarını da gördük bu ülkede.
Kulakları çınlasın o iktidarın başbakanı olan Erbakan açıkladığı sanal porojelerle az mı milyarlarca dolar geleceğini iddia etmişti.
Hayali gelirlere dayanarak denk bütçe yaptık diye ortaya çıkmıştı.
Milyarlarca doların toplanacağı havuzlar kurmuştu.
Bunların hiçbir olmadı. Hoca bırakın milyarları, rutin yatırımları bile yapabilecek kaynak bulamadı.
* * *
Erbakan'ın 1974'te başbakan yardımcısıyken yaptığı saçmalıklar da hálá belleklerimizde.
Ağır sanayi hamlesi başlatıyorum diye Anadolu'nun hemen her kentinde yüzlerce hayali fabrika temeli atmıştı Hoca.
Yılda yüz bin tank, yüz bin top yapacağını açıklamıştı.
O yıllarda CHP senatörü olan Niyazi Ünsal bu hayali temellerden birini otomobilinin bagajına atıp Ankara'ya gitirmiş basına göstermişti.
Hoca hop oturup, hop kalkmıştı.
Recai Bey de maşallah hocasından iyi ders almış. Bir solukta 50 milyar dolar bulup krizin altından girdi, üstünden çıkıverdi.
Kusura bakmasın ama ya sayı saymasını bilmiyor, ya da hiç dayak yememiş.
Bırakın 50 milyar doları Türkiye 10-12 milyar dolar için bin takla atıyor.
Bu ülkenin talihsizliği de burada zaten.
‘‘Hükümet gitsin’’ diyoruz ama ortaya çıkan alternatiflere bakın.
* * *
Neyse bu saçmalıkları bir yana bırakıp hükümetin durumuna bakalım.
Hükümete olan güven ciddi olarak sarsılmış durumda.
Kemal Derviş'in akıl almayacak kadar ağır davranması krizi içinden çıkılmaz hale getirdi.
En azından halkın moralinin iyice bozulmasına neden oldu.
İş çevreleri küçüğü büyüğü günlerce bir şeyler yapılmasını bekledi.
Sonunda krize dayanma gücü tükenen esnaf sokağa döküldü.
Bu kez panikleyen hükümet apar topar bazı kararlar aldı.
Peki madem bu kararlar gerekliydi neden esnaf sokaklara dökülmeden alınmadı?
Şimdi herkes hükümetin gitmesini istiyor.
Hükümet bu baskıya dayanabilecek mi? Bu zor.
Peki hükümet giderse ne olacak? Yerine ne konacak?
Kimimiz ''Bu gitsin de kim gelirse gelsin, bundan daha kötüsü olmaz ya'' diyor.
Kimimiz ''Nasıl olsa bir alternatif bulunur'' diyor.
Kimimiz teknokratlar hükümeti, kimimiz bütün partilerin katılacağı ulusal dayanışma hükümeti öneriyor.
Kimimiz de ‘‘Aman bu hükümet bozulmasın. Başımıza bir de siyasi kriz çıkmasın’’ diyor.
İşte böylesine bir çaresizlik içinde bocalıyoruz.
Kafamız karmakarışık.
Paylaş