Tufan Türenç: İspanyol meslektaşlar başta çok havalıydı






Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

GALATASARAY'ın Real Madrid'i ezip bitirişinin bir başka yanını, sizin bilmediğiniz, görmediğiniz yanını izin verirseniz şöyle keyfini çıkara çıkara anlatmak istiyorum.

Basın tribününün girişinde çay ocağının bulunduğu, bir bölümünü de foto muhabiri arkadaşların fotoğraflarını gazetelerine dizüstü bilgisayarlarıyla göndermek için kullandıkları genişçe bir oda vardır.

Maçtan önce özellikle soğuk havalarda meslektaşlarla orada çay içip sohbet ederiz.

Galatasaray-Real Madrid maçından önce de yine aynısını yaptık. Bu kez aramızda çok sayıda İspanyol meslektaş da bulunuyordu.

Onlar da bizim gibi çay, kahve içiyorlar, aralarında sohbet ediyorlardı.

Hepsinin yüzünde kendilerinden, daha doğrusu takımlarının kazanacağından emin bir rahatlık vardı.

Çoğu keyifle sigaralarını tüttürüyor, bize de zaman zaman ince, hafif küçümseyen gülücüklerle bakıyorlardı.

Yüzlerinde, hal ve hareketlerinde ‘‘Bizimle boy ölçüşmek için daha on fırın ekmek yemeniz gerekir’’ gibi ortak bir ifade vardı.

Aldırmadık.

Çünkü biliyorduk ki, Galatasaray kendi hırsını sahaya döküp o tempolu futbolunu oynarsa, hiç şakası yok Real Madrid'i devirirdi.

* * *

Devre arasında yine aynı odada karşılaştık İspanyol meslektaşlarla.

Biz, ezik büzük ve umutsuzduk. Onlar daha da havalanmışlardı.

Yüzlerinden bu kez, ‘‘Biz size demedik mi? Sonuç normaldir. Galatasaray, Real'in önünde barınamaz’’ ifadesi okunuyordu.

Yine sigaralarını keyifle tüttürüyorlar, ölçülü ama şen kahkahalar atıyorlardı.

Sinirlenmedim dersem yalan olur.

Sonra tribündeki yerlerimize döndük ve ikinci 45 dakikada o bildiğiniz, hepimizi çılgınca sevindiren mucizeyi yaşadık.

Galatasaray, Galatasaray oldu ve Real'i perişan etti.

İkinci yarının hakkı 3 değil, inanın tam 5 goldü.

Maç bittikten sonra İspanyol meslektaşları görmeliydiniz. O başlangıçtaki, hele devre arasındaki havalarından eser kalmamıştı.

Hepsi bizim ilk yarıdaki süklüm püklüm halimize dönmüştü.

Doğrusunu söylemek gerekirse, bu kez biz pek havalı geçtik önlerinden.

Hem de hafif gülücükler atarak...

* * *

Ekonomik cehennemi yaşadığımız bugünlerde Galatasaray'ın kazandığı zafer hepimize ilaç gibi geldi.

Toplumsal moral açısından bir futbol maçında alınan sonuç, yaratacağı yankının çok çok üstünde doping olabiliyor.

1966 Dünya Kupası maçlarını izlemek için dört gün dört gece süren bir tren yolculuğundan sonra Londra'ya ayak basar basmaz koca bir toplumun nasıl futbola kilitlendiğine şaşkınlıkla tanık olmuştum.

Hiç unutmam, televizyonlarda her konuşan ‘‘Bu kupayı mutlaka almalıyız; çünkü ekonomik sıkıntılarımızı bize ancak bu unutturabilir’’ diyordu.

Bunu söyleyenler arasında ülkeyi yönetenler de vardı, ekonomistler de...

O dünya kupasına toplum olarak öyle bir asıldılar ki, finalde Almanları yenerek dünya şampiyonu oldular.

O yıllarda öğrenci olduğum için olayın sonrasını izleyemedim, ama eminim ki İngilizlerin ekonomilerini düzeltmelerinde kazandıkları şampiyonluğun getirdiği moral çok etkili oldu.

‘‘Hadi Galatasaray, ele şu Real Madrid'i, sonra da şu kupayı al getir Türkiye'ye...’’

O coşkuyla toplum olarak silkinip şu ölü toprağının üzerimize sarıp sarmaladığı uğursuzluklardan, pisliklerden kurtulalım.

İnanın, Avrupa'nın en büyük kupası bu depremi yaratabilir.

Yazarın Tüm Yazıları