Paylaş
GELİŞMELER olumlu gibi görünmesine rağmen endişe duyduğum iki konunun birincisi olimpiyat, ikincisi krizi atlatmamız için gerekli olan dış destek.
Gazetecilikte geçirdiğim uzun yıllar bana en zor günlerimizde bile Batı'nın bize yardım elini uzatmak için son derece nazlı davrandığını öğretti.
Onun için diyorum ki yabancıların yaldızlı sözlerine sakın kanmayalım.
Sonra fena halde düş kırıklığına uğrarız.
Önce birinci konuya bakalım.
Kendimizi hazırlayalım, bize olimpiyat filan vermezler.
Baksanıza denetleme heyetini Belgrat Ormanı'na götürmüşler, adamlar şaşıp şaşıp kalmış.
Neden mi?
Şimdi nedenini dinleyin de siz saşıp şaşıp kalın.
Efendim gelen heyetteki saygın insanlar Türkiye'yi bir Ortadoğu ülkesi olarak biliyorlarmış, onun için her tarafın çöllerle kaplı olduğunu sanıyorlarmış.
Adamların cehaletine ve ilgisizliğine bakın.
İnsanın on paralık iyi niyeti olsa inceleme yapmaya geleceği ülke hakkında iki satır olsun bir şeyler bulup okur.
Oylamada Türkiye'nin yazgısı işte bu arkadaşlar gibi ülkemiz hakkında hiçbir şey bilmeyen insanların elinde olacak.
Ne dersiniz, bu konudaki endişemde haksız mıyım?
* * *
Gelelim ikinci konuya...
Benim inancım şu, eğer biz kendi paçamızı kurtaramaz da dışardan gelecek yardıma bel bağlarsak yandık demektir.
1977-1981 arasındaki sıkıntılı yılları gün gün izledim.
Üç kuruş döviz bulmak için Kıta Avrupası'nda ne taklalar attık...
Ama hiçbir sonuç alamadık.
Böyle dönemlerde Batılılar bol bol akıl verirler ama iş paraya geldiği zaman bin dereden su getirirler.
Hiç unutmam 1977'de Ecevit dayanamamış, Batılı ülkelerin temsilcilerine ‘‘Akıl vermeyi bırakın, önce üç beş kuruş verin de bir nefes alalım’’ diye patlamıştı.
Ama bir kuruş bile gelmemişti dışardan.
Cenazeyi yine bu gariban halk kaldırmıştı.
Özal 24 Ocak Kararları ile liberal ekonomiye geçişte üç kuruş bulmak için günlerce Avrupa'da kapı kapı dolaşmış zaman zaman gördüğü muameleye dayanamayarak ağlamıştı.
* * *
Şimdi Kemal Derviş düştü yollara.
Ama o daha gerçekçi. Kurtuluşun içerde olduğunu vurgulayıp durması boşuna değil.
Eğer biz kendi öz kaynaklarımızı akıllıca kullanıp bu zor durumdan düze çıkabilirsek ne álá...
Yoksa dışardan para gelsin de paçayı kurtaralım kafasıyla gidersek ve kazara üç-beş kuruş da bulursak yeniden ‘‘lay lay lom’’a dalar bir süre sonra kafayı daha sert duvarlara toslarız.
Hiç zaman yitirmeden devleti küçülterek güçlü hale getirmeliyiz.
KİT'leri politikacıların arpalığı olmaktan en kısa zamanda çıkarmalıyız.
Özelleştirmeyi öyle macun gibi uzatarak değil, en fazla bir yıl içinde tamamlamalıyız.
Önüne gelene banka açma izni vermemeliyiz. Halkın parasını değil hortumlamak elini sürene elinin fena halde yanacağını göstermeliyiz.
Tek tek hırsızları bulup çıkarmakla temiz topluma ulaşamayacağımızın bilincine varıp, soygunculuğa geçit vermeyen bir sistem kurmalıyız.
Bunları yapmaz, dışardan para gelmesine bel bağlarsak daha çoook hüsrana uğrarız.
Paylaş