Tufan Türenç: Haddini bilmeyenlerimiz






Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Yazacağım olay, belki inanmayacaksınız ama aynen yaşandı. Ben TV'de gözlerimle gördüm, konuşmaları da kulaklarımla duydum.

Yer Rüşdü Saracoğlu Stadı...

Fenerbahçe-Galatasaray maçı...

Maçın normal süresi 4-4 berabere sonuçlanmış. Uzatmalar oynanacak.

Takımlar saha kenarına gelmiş, antrenörler futbolcularına son taktikleri veriyorlar, onları yüreklendiriyorlar.

Mustafa Denizli uygulanacak taktiği uzun uzun anlattıktan sonra ‘‘Bu maç bizim... Haydi göreyim sizi...’’ filan diyerek futbolcularının sırtını sıvazlıyor ve onları sahaya gönderiyor.

Sonra kulübenin kenarına dayanıyor.

İşte tam o sırada hemen arkasında koruma görevi yapan Çevik Kuvvet polislerinden biri eğilip Mustafa Hoca'ya aynen şöyle söylüyor:

‘‘Hocam Ali Güneş'i çıkar, onun yerine Baliç'i sok.’’

Denizli bir an şaşırıyor, dönüp polise bakıyor.

Sonra ayılarak öfkeyle itiyor ve ‘‘Çekil buradan... Sen işine bak...’’ diyor.

Polis, hiçbir şey olmamış gibi sırıtıyor.

İnanın sahne aynen böyle yaşanıyor, ne bir fazla, ne bir eksik...

Güler misin, ağlar mısın?

Düşünün, koruma görevi yapsın diye sahanın kenarına dizilen polislerden Mustafa Hoca'ya en yakın olanı ona taktik veriyor.

Hatta taktiğin de ötesinde akıl öğretiyor.

Dünyanın neresinde böyle bir haddini bilmezlik yaşanır?

* * *

Adam sıradan biri...

Hayatta hiçbir başarıya imza atmamış, hiçbir şey üretmemiş, ot gibi yaşamış.

Ama lafa geldi mi her konuda ahkam kesip memleketi kurtarıyor.

‘‘Sallandıracaksın iki kişiyi bak o zaman işler nasıl düzelir’’ diye kestirip atıyor.

Adam yazar...

Spordan uzay teknolojisine kadar her alanda oturup kalem oynatıyor, yazılar döktürüyor.

Ve kimseleri beğenmiyor.

Gazetesinde ya da televizyonda bol bol akıl veriyor, ‘‘Ben bilirim, benim söylediklerim kesinlikle doğrudur’’ diyor.

Adam aydın geçiniyor...

On parmağında yüz marifet... Eline bir fırça almış kafasına uygun olmayan her şeyi karalıyor.

Oturup komplo teorileri üretiyor, sonra onlara kendisi de inanıyor.

Özgür, dürüst düşünceden söz ediyor ama işine gelen yerde işine geldiği gibi konuşuyor.

Nerede beş kuruşluk çıkarı varsa hemen o yana yanaşıyor.

‘‘Ben, ben, ben...’’ diyor, başka bir şey demiyor.

Örnekler istediğiniz kadar uzatılabilir.

Yazmaya çalıştığım bu tiplerle hepimiz, her gün yanyana olma talihsizliğini yaşamıyor muyuz?

* * *

Televizyoncular hani bazen bir olay hakkında halkın nabzını tutmak amacıyla sokaktaki insanlara uluorta mikrofon yöneltiyorlar ya...

İzliyorsunuz. Tanrım neler söylüyor vatandaş...

Adam ya da kadın konuşmaktan aciz ama aldırmadan başlıyor ahkam kesmeye.

Ben bugüne kadar, ‘‘Konuyu bilmiyorum, onun için konuşamam’’ diyen bir kula rastlamadım.

Kimi çıkıp hükümeti istifaya davet ediyor, kimi devleti, devletin bürokratlarını yerin dibine sokuyor.

Kimi polise çatıyor, kimi doktora, kimi mühendise, kimi belediyeye...

Ama bir başka yerde bakıyorsun ciğeri beş para etmez bir pespaye birine, ‘‘Türkiye seninle gurur duyuyor’’ diye tempo tutuyor.

Bütün bu tutarsızlıklar toplumun kültür düzeyinin ne kadar aşağılarda olduğunun bir göstergesi.

Cahil, kültürsüz insan ne yazık ki cesur oluyor ve haddini bilmiyor.

Yazarın Tüm Yazıları