Paylaş
BU söz Demirel'e ait. Kime ne amaçla söylendiğini yazının sonunda anlatacağım.
Önce olayı anlatayım.
Bine yakın dinleyicinin doludurduğu salonda kürsüye önce Hikmet Çetin çıktı.
Toplantının ana konusu ‘‘Dünyada ve Türkiye'de değişim’’di.
Çetin konuşmasında hamaset yapmadan, nabza göre şerbet vermeden geride bıraktığımız yüzyılda yaşanan değişimi değerlendirdi.
Türkiye'nin bu değişime ne oranda ayak uydurduğunu, hangi alanlarda geri kaldığını dürüstçe ortaya koydu.
Şu anda henüz başında olduğumuz yeni yüzyılda dünyanın tanık olacağı değişime Türkiye'nin ayak uydurabilmesi için yapması gerekenleri bir bir sıraladı.
Çetin'in büyük politik deneyimi ile ekonomistliğinin yarattığı birikim bu konuşmanın her sözcüğüne yansımıştı.
Konuşması içerik yönünden doyurucu, sonuçları açısından da düşündürücüydü.
Çetin'den sonra konuşma sırası bendeydi. Türk toplumunun yaşadığı büyük değişimin miladı olan cumhuriyetin Türkiye'yi nereden alıp nerelere getirdiğini özetlemeye çalıştım.
Gelinen noktanın görkemine rağmen yapılacak daha çok iş olduğuna işaret ettim.
Örnek olarak da bilginin temelini oluşturan okumadaki toplumsal zaafımızı gazete, dergi ve kitap satış rakamlarını vererek ortaya koydum.
‘‘Bu tablo, insanlarımıza okumayı sevdiremediğimizin bir göstergesidir’’ dedim.
* * *
Daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş geldi kürsüye.
Türkiye'de irtica yanlılarının bu değişimi geriye götürmek için nasıl organize bir eylem yürüttüklerini örnekler vererek anlattı.
Savaş'ın konuşması okuyan, inceleyen, Türkiye ve dünyadaki gelişmeleri özenle izleyen bir hukukçunun birikimlerini yansıtıyordu.
Yapılan mücadeleleri ve yapılması gerekenleri anlatan Savaş, hiçbir zümreye demokrasiyi yok etme özgürlüğü tanınamayacağını vurguladı ve bu konuda dünyadan çok çarpıcı örnekler verdi.
Savaş'ın konuşması laik, demokratik cumhuriyetin sahipsiz olmadığını bir kez daha gösterdi ve irtica tehlikesi nedeniyle yüreklerde biriken endişeleri ve korkuları dağıttı.
Son konuşmacı Yılmaz Karakoyunlu'ydu. Karakoyunlu'nun kültür birikimi yaptığı konuşmayı lezzetine doyulmaz hale getirdi.
Günümüzdeki değişimi yaratan olağanüstü buluşların yüzyıllar önce yaşamış olan İslam düşünürlerinden esinlendiğini örneklerle ortaya koydu.
Böylesine büyük düşünürler ve bilim adamları yetiştirmiş olan İslam dünyasının yobazlar tarafından geçmişte ve günümüzde nasıl karanlığa süreklenmek istediğini çok çarpıcı olaylarla anlattı.
Karakoyunlu demokratik laik cumhuriyete sahip çıkmanın aydınlanma çağının vazgeçilmez gereği olduğunu vurguladı.
* * *
Şimdi gelelim ‘‘güzel Türkiye'nin güzel insanları’’ sözüne...
Bu söz 9'uncu Cumhurbaşkanı Demirel tarafından kendisini ziyarete gelen Rotary Kulüpleri yöneticilerine Çankaya'da söylendi.
Yukarda özetlemeye çalıştığım konuşmalar da Uluslararası Rotary Kulüpleri'nin Marmara ve Ege dışındaki illerin bağlı olduğu bölgenin Belek'te düzenlediği dönem sonu toplantısına çağrılı olan onur konukları tarafından yapıldı.
Toplantıda kulüplerin hizmetleri mültivizyon gösterileriyle tanıtıldı.
Özellikle deprem bölgesine götürülen hizmetleri izlerken duygulanmamak elde değildi.
Rotary felsefesi ‘‘Parayı ver kurtul’’ anlayışını kesinlikle reddediyor.
Onlar geçici yardım değil, kalıcı hizmetten yanalar.
Okul, hastane, çeşitli amaçlı hizmet binaları yapıp donatıyorlar, öğrenci okutuyorlar, dünya ülkeleriyle öğrenci değişimi projesini yürütüyorlar.
Çocuk felcini 2005 yılında bütün dünyadan silmek için büyük bir mücadele sürdürüyorlar.
İşin özeti, parayı verip bir kenara çekilmiyorlar; çoluk, çocuk, kadın, erkek bütün rotary ordusu muhtaç insanlara gidip onları kucaklıyorlar.
Onun için onlar ‘‘güzel Türkiye'nin güzel insanları’’ oluyorlar.
Paylaş