Paylaş
1964 Haziranı'nda Adalet Partisi Genel Başkanı Ragıp Gümüşpala geçirdiği bir kalp krizi sonucunda yaşamını yitirince merkez sağın en büyük partisinde lider arayışı başlamıştı.
İki aday vardı. Biri Gümüşpala'nın yardımcısı Sadettin Bilgiç, öteki de Adnan Menderes'in su işleri genel müdürü Süleyman Demirel'di.
Bilgiç bilinen bir isimdi. Demirel'i ise belli çevreler tanıyor ancak bu genç mühendisin adını kamuoyu bilmiyordu.
Siyasi görüşleri nedeniyle Sadettin Bilgiç'e devletin etkin kurumları sıcak bakmıyor, AP'nin başına gelmesini sakıncalı buluyordu.
Bu durumun şansını artırdığını bilen genç mühendis, adını kamuoyuna duyurmak için basını dolaşmaya karar verdi.
İlk ziyareti ünlü gazeteci Abdi İpekçi'ye yapmayı istedi. Ancak İpekçi'yi tanımadığı için araya gazeteci arkadaşı Turhan Dilligil'i soktu.
Randevu alındı. Genç mühendis ünlü gazetecinin odasına girerken oldukça heyecanlıydı.
Önce kendini tanıttı, sonra politikada yapmak istediklerini, Türkiye'nin kalkınması için uygulayacağı politikayı anlattı.
Abdi İpekçi genç genel başkan adayını, büyük olasılıkla geleceğin başbakanını dikkatle dinledi.
* * *
Demirel'in konuşması bittikten sonra konuğuna şunları söyledi:
‘‘Süleyman Bey, Milliyet'in bir anayasası vardır. Bizim yayınlarımız bu anayasanın çizdiği çerçeve içinde gerçekleşir. Yasamıza ters düşmeyecek her türlü çalışmanızı destekleriz.’’
Sonra Milliyet'in anayasasını Demirel ile Dilligil'e uzattı.
Milliyet'in anayasası laik cumhuriyetten ödün veremeyen, sosyal demokrat bir çizgi içeriyordu.
Demirel ile Dilligil kalktılar ve İpekçi'ye veda ederek gazeteden ayrıldılar.
Adalet Partisi kongresinden kısa bir süre önce İpekçi banda aldığı bu söyleşiyi manşetten verdi.
Bu yayın, Demirel'in seçilmesinde çok etkili oldu.
AP 1965 seçimlerini kazandı ve Demirel başbakan oldu.
Abdi Bey ise ilk görüşmede verdiği söze hep bağlı kaldı ve Demirel'in Milliyet'in anayasasına uymadığı her davranışını eleştirdi.
* * *
Tarih 1 Şubat 1979...
Ankara'da bulunan Abdi İpekçi Demirel'i telefonla aradı. Hal hatır sorduktan sonra aralarında şu konuşma geçti:
İpekçi- Bazı işlerim vardı onları halletmek için geldim. Size çok uğramak istedim ancak zamanım olmadı. Biraz sonra İstanbul'a döneceğim. Hiç değilse sesinizi duyayım dedim.
Demirel- Üzülme bir daha gelişte beklerim. İşler nasıl gidiyor?
İpekçi- Oldukça iyi. Sizin çalışmalarınız nasıl gidiyor?
Demirel- Eyi, eyi... Biz muhalefet yapıyoruz. Sen bizi bırak da iktidarı düşün.
İpekçi- Niye böyle söylüyorsunuz Süleyman Bey, ben her ikinizi de düşünürüm.
Demirel- Bana bak Abdi Bey, ben sana bir şey söyleyeyim mi? Eğer sen Sayın Ecevit'e verdiğin desteğin onda birini bana vermiş olsaydın Türkiye'nin taşı toprağı altın olurdu.
Bu konuşma Demirel ile İpekçi arasındaki son konuşma oldu.
Ünlü gazeteci 16.20 uçağıyla İstanbul'a döndükten sonra o gece öldürüldü.
Ayrı siyasal düşünceleri nedeniyle bu iki insan sürekli mücadele etti ama aralarındaki uygar ilişki hiçbir zaman bozulmadı.
İpekçi'nin son yolculuğunda tabutunun arkasında yürüyen binlerce insanın arasında Demirel de vardı.
Ve bütün gayretine rağmen gözyaşlarının akmasına engel olamadı.
Paylaş