Paylaş
1974 yılında bir grup gazeteci bir davet üzerine Mudurnu'nun Taşkesti Köyü'ne gitmiştik.
Köylülerin davetinin nedeni hem yörelerini tanıtmak, hem de Almanya'da çalışan bir hemşerilerinin armağan ettiği kamera ile çektikleri filmi bize göstermekti.
Filmin senaryosunu birlikte yazmışlar, köylülerden biri yönetmenlik yapmış, rolleri kendileri paylaşmışlardı.
Konu, Kurtuluş Savaşı sırasında düşman işgaline uğrayan köylerinin nasıl düşmandan temizlendiğinin öyküsüydü.
Taşkesti orman içinde, büyükçe bir köydü. Çevredeki birçok köyün merkezi konumundaydı.
Gerek köy ve yöresinin güzelliği, gerek köylülerin binbir olanaksızlıklar içinde çevirmeyi başardıkları film beni çok etkilemişti.
Uzun uzun sohbet ettiğim yaşlılardan köyün çok ilginç bir öyküsü olduğunu da öğrenince Taşkesti'yi yazmaya karar verdim.
Gazeteye döndükten sonra izlenimlerimi Hasan Pulur ile Turhan Aytul'a anlattım ve bu köyün öyküsünü yazmak istediğimi söyledim.
Olayı çok ilginç buldular ve ‘‘Hemen yaz’’ dediler.
4 günlük bir dizi yaptım...
Taşkesti'nin depremde nasıl yok olduğunu, sonra nasıl yeniden doğduğunu, köyden çıkıp subay olan, emekliliğini aldıktan sonra dönen ‘‘Binbaşı’’nın bir kooperatif kurup köylünün gücünü birleştirdiğini ve köyün yazgısını nasıl değiştirdiğini yazdım.
Diziyi içimden gelen bir duyguyla şöyle bitirmiştim: ‘‘Taşkesti konumu, ekonomik gücü ve yeniliğe açık insanlarıyla köy-kent için biçilmiş kaftan...’’
* * *
Aradan uzun zaman geçti, 1978 yılında Ecevit yeniden başbakan olunca bir gün köy-kent projesini başlatacaklarını, merkez olarak da Mudurnu'nun Taşkesti Köyü'nü seçtiklerini açıkladı.
Bu açıklama beni çok heyecanlandırmıştı. Hemen yıllar önce yazdığım Taşkesti'nin öyküsünü anlatan yazı dizisini arşivden bulup çıkardım.
Hasan Ağabey'e gösterdim ‘‘Hemen otur yaz’’ dedi.
Başbakan tarafından köy-kent merkezi olarak açıklanan Taşkesti'nin yıllar önce anlattığım öyküsünü bir kez daha özetleyerek yazdım.
Taşkesti'nin 4 yıl önce köy-kent projesi için en uygun köy olduğunu yazmam ile Ecevit'in seçimi arasında bir bağlantı olduğunu sanmıyorum.
Herhalde tamamen bir rastlantı olmuştu. Neyse, işin o tarafı önemli değil.
Ama bir gazeteci olarak bu rastlantı beni çok mutlu etmişti doğrusu.
Bir süre sonra Ecevit köy-kent uygulamasını dediği gibi Taşkesti'de başlattı.
Ancak iktidarı fazla uzun sürmedi.
1979 ara seçimlerinde alınan yenilgiden sonra istifa etmek zorunda kaldı.
Hükümeti Demirel kurdu.
Demirel ve Adalet Partisi köy-kentlere alerji duydukları, hatta projeyi biraz komünistlik olarak gördükleri için uygulama hemen durduruldu.
Ecevit'in ilk köy-kent projesi de saman alevi gibi böyle başlayıp böyle bitti.
* * *
Aradan tam 22 yıl geçti...
Ecevit'in değişmeyen köy-kent tutkusu bitmedi ve bir kez daha hayata geçirildi.
Bu kez merkez olarak Mesudiye'nin Çavdar Köyü seçildi.
Ordu'ya bağlı Mesudiye İlçesi Karadeniz Bölgesi'nin belki de en yoksul yörelerinden biridir.
Bu nedenle uygun bir seçim.
Projenin gücünün test edilebilmesi açısından da kalkınmamış olan bu yöre bulunmaz bir laboratuvar.
Mesudiye ve köylerinin aydın insanları için devletin elinin oraya doğrudan girmesi de büyük bir şans.
Dileriz ikinci köy-kent projesi başarıya ulaşır.
Hem yöre halkının, hem de 30 yıllık tutkunun sahibi Ecevit'in mutlu olması hepimizi sevindirir.
Paylaş