Paylaş
HÜKÜMETLERİN ülkeyi yasalarla yönetmesi, demokratik hukuk devletinin gereğidir. Tersi uygulamalar keyfi yönetimleri getirir.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, TBMM'ye, Bakanlar Kurulu'na ‘‘Kanun Hükmünde Kararname’’ çıkarma yetkisi verme hakkını tanımıştır.
Ama bunun sınırlarını da belirlemiştir.
Bu nedenle demokratik hukuk devletine bağlı hükümetler, zorunlu haller dışında TBMM'den böyle bir yetki istemezler.
Zaten TBMM de, Kanun Hükmünde Kararname çıkarma yetkisi vermeyi oldum olası sempatik karşılamamıştır.
Bu işi, birçok konuda olduğu gibi rahmetli Turgut Özal sulandırmıştır.
Güçlü bir parlamento grubuna sahip olduğu iktidarı döneminde, işleri hızlandırmak amacıyla ‘‘KHK’’ yöntemini yaygın bir şekilde kullanmıştır.
Hatta o dönemde öyle bir noktaya gelinmiştir ki, ülke yasalarla değil, ‘‘KHK’’larla yönetilir olmuştur.
Bu sayede yararlı birçok hizmet yapılmış, icraat hızlandırılmıştır.
Ama devlet hiyerarşisi, gelenekler tarumar edilmiş, yasalar hiçe sayılmıştır.
Türkiye o dönemin getirdiği yozlaşmaların faturasını daha sonraki yıllarda ağır bir şekilde ödemek zorunda kalmıştır.
O dönemde başlatılan ve toplumun hücrelerine kadar enjekte edilen virüslerin temizlenmesi için Türkiye hálá uğraşmaktadır.
* * *
Tamam, bugün devlet sıkıntı içinde.
Laik, demokratik hukuk devletini yıkmak için çalışan örgütlerin mensupları devlete sızmıştır.
Bunlar yürürlükte olan yasalarla temizlenememektedir.
Bunun için yeni yasalara gerek duyulmuş ve bu durum 28 Şubat kararları içinde yer almıştır.
Ancak bugüne kadar örgüt elemanlarının memurluktan atılması için gerekli yasalar TBMM'den çıkarılamamıştır.
Yaşadığımız ve hepimizi derin bir dehşetle sarsan Hizbullah vahşeti de bu konunun bir an önce halledilmesini ve devletin bu militanlardan temizlenmesi gereğini zorunlu kılmıştır.
Bunun üzerine Ecevit hükümeti, bu sorunu ‘‘KHK’’ ile aşmaktan başka çare bulamamıştır.
Hükümetin bu icraatı, Avrupa Birliği'ne girmemizin en güçlü engellerinden birini, belki de birincisini oluşturan eksikli demokrasimize önemli bir katkıdır.
Her gelen Avrupalı'ya ‘‘En kısa sürede demokrasimizi eksiksiz hale getireceğiz’’ sözleri verilirken, memurların görevden alınması için hazırlanan kararname çıkarma girişimi, hükümet açısından bir talihsizlik olmuştur.
* * *
Ecevit hükümeti, rejim karşıtı memurları temizlemeyi amaçlayan girişimi yasa çıkararak halletmenin çabasını sürdürmeliydi.
Unutulmamalı ki bu kararname yarın bir başka iktidarın eline de geçecek.
Böyle tehlikeli bir silahı, siyasi istikrar yönünden nereye gideceği hiçbir zaman kestirilemeyen Türkiye gibi bir sürprizler ülkesinde kimlerin kullanacağını bugünden tahmin etme olanağı yoktur.
Gelecekte bu silah, bütün devlet kadrolarını biçmek için kullanılabilir.
Ecevit gibi deneyimli bir politikacının bu olasılığı görmemesi gerçekten şaşırtıcıdır.
Bugün kendisi iyi niyetli olabilir, devleti korumak için böyle bir kararnameye gereksinim duyabilir ve bunu çok yerinde kullanabilir.
Ama demokratik hukuk devleti için büyük bir tehlike oluşturabilecek böyle bir silah, gelecekte cumhuriyetin başına ciddi belalar açabilir.
Büyük boyutlardaki memur kıyımının altından yargı da kalkamaz.
Yasalar, kararnameler sadece bugünkü sorunlardan kurtulmak için çıkarılırsa ülkenin önüne gelecekte nasıl bir fatura konulacağı kestirilemez.
Devlet adamları yalnız bugünü değil, geleceği de düşünmek zorundadırlar.
Paylaş