Paylaş
İNSANLIK, 18 ülkeden binlerce bilim adamının yıllardan beri sürdürdükleri ortak çalışmanın olağanüstü ürününü elde etmenin coşkusunu yaşıyor.
Daha uzun, daha sağlıklı ve mutlu bir yaşam getirecek olan ‘‘Human Genome’’ projesi ile insan yapısının sırrını içeren gen haritası çözüldü.
Ya da Clinton'ın deyişiyle ‘‘Tanrı'nın yaşamı yarattığı dili öğrenmeye başladık’’.
Bu mucizeyi bilim adamları, Tanrı'nın kendilerine verdiği akılla gerçekleştirmeyi başardılar.
Bundan sonra bilim, ‘‘Tanrı'nın dili’’ni daha hızlı çözecek ve birçok derdin dermanını bulacak.
Hedef daha mutlu bir dünya yaratmak, insanlara daha rahat bir yaşam hazırlamak.
İnsanlık tarihinin bu olağanüstü başarısı hiç kuşkusuz yeni dünya düzeninin yarattığı değerler dizisinin bir ürünüdür.
Dünyanın uygar ülkeleri, bu eşsiz değerler etrafında birleşip insanlığın mutluluğu ve gelişimi için ter dökerken biz Türkiye olarak ne yapıyoruz?
Yanıtları iç açıcı olmasa da bu soruyu kendi kendimize artık sormak zorundayız.
Biz, önümüzdeki küçük bir zaman dilimi içinde bu çalışmalar sonucunda insanlık tarihinden silinecek olan kanser hastalığına tutulup ölen değerli bir komutanın arkasından kin kusan beyinler yetiştirmekle uğraşıyoruz.
Biz, ülke çıkarlarından önce kendi çıkarlarını düşünen ve ona göre hareket eden at gözlüklü, sığ kafalı politikacılar tarafından yönetilmek için inat ediyoruz.
* * *
Daha neler neler yapmıyoruz...
Ülkeyi uygarlık çizgisinden, bilimden koparıp karanlık ilkel yaşama götürecek nesiller yetiştirmek için her türlü yanlışı yapıyoruz.
Eğitime, bilime ayırmamız gereken kaynakları soyguncuların, vurguncuların yutabileceği lokmalar haline getiriyoruz.
Devleti üç beş baldırı çıplak mafya bozuntusunun elinde oyuncak ediyoruz.
Bankaları soydurup bunun zararlarını emeğiyle geçinmek için çırpınan namuslu insanların ekmeğinden koparıp karşılıyoruz.
Trilyonları götüren bu insanların ellerini kollarını sallayarak ortalıkta dolaşmasına izin veren yasaları değiştirmiyoruz.
Halkı dolandıran üçkáğıtçılara yurtdışına kaçtıktan sonra çıkış yasağı koyuyoruz.
Düşüncelerini açıklayan insanları zindanlara tıkıyoruz.
İşkenceyi önlemek için gerekli tedbirleri bir türlü almıyoruz.
Bir sürü ruh hastasına sürücü belgesi verip yolları mezbahaya döndürmelerini seyrediyoruz.
Her türlü yolsuzluğu, pisliği, rezilliği, pespayeliği yapanları ‘‘Türkiye seninle gurur duyuyor’’ diye omuzlara alıyoruz.
* * *
Okumayı hamallık sayıyor, insanlarımızı arabesk kültürün tutsaklığına teslim ediyoruz.
Televizyonlarda eğitici, öğretici programların yayınlanması için bir yaptırım uygulamıyoruz.
Bir zamanların çok eleştirdiğimiz pembe dizilerine bile fit olma noktasına geldik.
Her türlü pespayeliğin sergilendiği televoleler, deli saçması programlar ve habercilikle ilgisi olmayan sirk gösterileri en fazla rağbet ettiğimiz seyirler oluyor.
Bütün bunların sonucunda uluslararası arenalara Türk adını onurla taşıyan ve bizi gururlandıran topu topu bir tutam insan çıkarabiliyoruz.
Ne yazık ki insanlık gelişimine en az katkıda bununan ülkeler arasındaki yerimizi inatla koruyoruz.
Uygar dünya bilgi çağının saniyesini kaçırmadan yaşarken biz ya göbek atıp şıkıdım şıkıdım oynuyoruz, ya da karanlıklara sığınıp uygarlığın dışına düşüyoruz.
Ondan sonra da ‘‘Batı bizi arasına almak istemiyor’’ diye kızıyoruz.
Paylaş