Paylaş
HER olayda olduğu gibi kısır tartışmalara dalıp havanda su dövmeye bayılıyoruz.
Bunların bize zaman kaybettirmekten başka bir yararı olmadığını bir türlü anlamıyoruz.
Bazılarımıza göre AB Komiseri Günther Verheugen, Kürtçe televizyona, Kürtçe eğitime izin verin, Kıbrıs sorununu çözün, dedi.
Bazılarımıza göre ise hayır demedi. Bunları, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesini istemeyenler yayıyor.
Biz şimdi işin esasını unuttuk, bu tartışmalarla zaman öldürüyoruz.
Sanki bu istekler Avrupalı ülkeler tarafından hiç söylenmedi, hiç şart olarak ileri sürülmedi.
Sanki Avrupa, Kürt kökenli vatandaşların siyasi ve kültürel haklarının genişletilmesini ilk kez önerdi.
Sanki ‘‘Ey Türkler Kıbrıs sorununu çözmeden, hatta Yunanistan'la anlaşmazlıklarınızı gidermeden Avrupa Birliği'ne girmeniz çok zor’’ demedi.
Adamlar bunları son iki yıl içinde belki bin kez, belki on bin kez beynimize kazırcasına söylediler.
Biz hálá ‘‘Dediler... Hayır demediler...’’ diye kendi kendimize tartışıp duruyoruz.
Avrupa'nın ne dediğini, ne demediğini hálá anlayamadıksa bizim AB'ye girişimiz çıkmaz ayın son çarşambasına kalır.
* * *
Nedense Avrupalı olmak için yapmamız gerekenleri bir türlü kabullenemiyoruz.
Aslında yapılması gerekenler açık ve net:
Demokrasinin önündeki sınırları kaldıracaksın.
Yani insanları düşüncelerinden ve söylediklerinden dolayı içeri tıkmayacaksın. Buna neden olan çağdışı yasalarını değiştireceksin.
İnsan haklarına saygılı olacaksın, ihlalleri önleyeceksin. İşkenceyi tüm ülkeden kazıyacaksın.
İdamı kaldıracaksın.
Hukuk devletini eksiksiz işler hale getireceksin.
Enflasyonu indireceksin, gelir dağılımını düzelteceksin.
Vergi adaletini sağlayacaksın.
Serbest pazar ekonomisi kurallarını eksiksiz uygulayacak düzenlemeleri yapacaksın.
İdari reformları gerçekleştirip mevzuatının Avrupa ile olan uyumsuzluğunu gidereceksin.‘‘
Özetle Avrupa uygarlığını, kültürünü ve mantığını yakalacaksın.
Bunları yapmazsan Avrupa Birliği'ne üye olamazsın.
Verilen mesaj açık ve net olarak budur. Ne yazık ki bunu hálá anlamayanlar var.
* * *
Türkiye'de bazı kesimler kafalarını kuma gömmüşler Türkiye'deki yanlışları, eksiklikleri Avrupalıların görmediğini zannediyorlar.
Bu devekuşu politikalarıyla bizim Avrupa'ya üye olmamız filan hayaldir.
Yok Avrupa bizi bölecekmiş, yok bizi güçsüz hale getirip eli kolu bağlı olarak teslim almak istiyormuş...
Bunların hiçbir anlamı yok. Adamlar bizi kırmızı mumla davet etmediler. Biz girmeye talip olduk.
Onlar da üyelik koşullarını önümüze koyuyor.
Bunları yerine getireceğimize, bin dereden su getirip eksiklerimizi giderme yürekliliğini bir türlü gösteremiyoruz.
Son zamanlarda Mesut Yılmaz doğruları söylüyor. Bütün liderlerin politik kaygıları bir yana bırakıp Yılmaz'ın yanında yer alması gerekir.
Bir an önce Türkiye gibi büyük bir ülkeye yakışmayan ayıplardan kurtulmalıyız.
Mustafa Kemal'e olan borcumuzu nutuk atarak değil, onun gösterdiği hedefe vararak ödeyebiliriz.
Paylaş