Paylaş
ÇİLLER hükümeti ve uyguladığı ekonomik politikaları sert bir dille eleştiriyor:
‘‘Sonbaharda bu iş çıkmaza girer. Yürümez. Kamu borçlanma gereği bugün yüzde 20'lere çıktı. İç borç yükseliyor, dış açık büyüyor, fakirleşme artıyor. Durum çok kötüye gidiyor.’’
- Peki siz iktidarda olsaydınız ne yapardınız?
- Ben olsam paketi kabul etmezdim. Nitekim IMF başbakanken bana da teklif etti ama ben kabul etmedim. Bu paketin halkı ezeceğini, ihracatı düşüreceğini, ithalatı patlatacağını söyledim. Onun için kendi paketimi uyguladım (5 Nisan Kararları).
- Bugün gelinen nokta sizi haklı çıkardı mı?
- Evet ihracat düştü, ithalat patladı, fakirleşme arttı.
- Ama IMF ile anlaşma zorunlu değil miydi?
- Gelinen nokta onu gerektiriyordu. Ama masaya ben oturmuş olsaydım daha iyi pazarlık ederdim. Öncelikle programa başlamadan önce dövizi birkaç puan yukarı çekerdim. Sonra Avrupa ile ortak tarım uygulamasına hazır olduğumu söylerdim. Gıda sanayiinin kurulması için IMF'nin koşulları hazırlamasını isterdim ve bunları alırdım.
- Yani pazarlık iyi yapılmadı mı sizce?
- Hayır, IMF'ye çabuk teslim oldular. Tarımda ciddi sorunlar var. Üretici perişan halde. Halkı fakirleştirerek refahı getiremezsiniz. Sonra enflasyonun düşmesi gelir dağılımını düzeltmeye yetmez.
* * *
Tansu Hanım bugün uygulanan modelin liberal ekonomi olmadığını, bunun bir narh ekonomisi olduğunu söylüyor.
- Dövizi baskı altında tutacaksınız, ücretleri donduracaksınız, insanları rekabet edemeyecek hale getireceksiniz. Sonra ithalat patlayınca da kısıtlamaya gideceksiniz. Böyle liberal ekonomi olmaz.
Türkiye'deki refleksleri Brezilya'daki gelişmelerde aynen görüyorum. Ben bunları IMF başkanı ile yöneticilerine anlattım. Meksika'ya, İsrail'e milyarlarca dolar verdiniz, bize de verin dedim.
-IMF yanaşmadı mı?
- Hayır. Lafı evelediler, gevelediler. Sizin için iyi sinyaller veririz. Dünya finans çevreleri size kredi açar, yabancı sermaye gelir, dediler. Ama gördüğünüz gibi yabancı sermaye filan gelmiyor.
- Ama uluslararası değerlendirme kuruluşları ekonomik gidişi olumlu bulduğunu açıklıyor.
- Bu tip paketlerde geçici iyilik görüntüleri görülebilir. Ama anlattığım gibi bunun sonu yoktur. Zaten akademik dünya artık IMF'ye güvenmiyor. Onun önerdiği programları beğenmiyor.
* * *
Tansu Hanım'la sohbetimiz bundan sonra siyasete kaydı.
-Politikayı nasıl görüyorsunuz? Sizce merkez sağ için bir çıkış yolu var mı?
-Ben kucağımı açtım. Burada söz veriyorum ki benim kesinlikle hükümete girmek gibi bir talebim yok. Zaten böyle bir hükümete girmem hiç de akıllıca olmaz.
- Merkez sağda işbirliği zor gibi görünüyor. Bu durumda ne olacak?
- Bakın bugünkü yapı normal değil. Bir sol lider iki sağ partiyi yanına almış hükümet kurmuş. Ben diyorum ki merkez sağda işbirliği yapalım. Bir program üzerinde ilkeler belirleyip seçmene duyuralım. Her parti kimliğini koruyarak seçime gitsin. Kim çok oy alırsa o başbakan olsun. Öteki başka bir görev alabilir. Örneğin meclis başkanı filan olabilir.
Sohbetin sonunda Tansu Hanım Mesut Bey'e bir çağrı yapıyor:
- Gelin el sıkışalım. Saç saça baş başa görüntüsünü bitirelim. Sağda işbirliğine gidelim. Uçları kenara itelim. Seçim yasasını, partiler yasasını değiştirelim.
Tansu Hanım'ın söyledikleri bunlar.
Ancak... Türkiye'de politikaya kafa yoranlara hatta ömür verenlere bakarsanız DYP ile ANAP birleşse de ikisi bir parti etmez.
Kim haklı çıkacak dersiniz?
Paylaş