Paylaş
Çankaya'da Kral II. Abdullah onuruna verilen yemekte, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Abdüllatif Şener ile CHP Genel Başkanı Altan Öymen yan yana oturdu.
Şener, hal hatırdan sonra Öymen'e samimi bir itirafta bulundu:
‘‘Yokluğunuz hissediliyor. CHP'yi Meclis'te arıyoruz. Keşke CHP Meclis'te olsaydı. Karşılıklı kutupların tartışmasıyla daha verimli çalışmalar yapılıyor.’’
Yalnız Şener değil, değişik partilere bağlı çok sayıda parlamenter de bugün aynı duyguları paylaşıyor.
Gerçekten de CHP'nin yokluğu Meclis'te hissediliyor.
Arkadaşım Hikmet Bila'nın ‘‘CHP 1919-1999’’ adlı büyük emek harcayarak yazdığı kitabı okuyorum.
CHP'nin Atatürk ve İnönü tarafından ne kadar sağlam temeller üzerine oturtulduğunu bu onurlu geçmişi okurken bir kez daha anlıyorum.
Bu partinin Türkiye'nin sahibi olduğuna, ilkelerinin ilerici, devrimci ve çağdaş dünya görüşüne göre oluştuğuna bir kez daha tanık oluyorum.
Ve bu partinin bugün Meclis dışında kalmasının üzüntüsünü bir kez daha yaşıyorum.
* * *
Hikmet Bila'nın özgün çalışmasına bir göz atalım.
Tarih 21 Mayıs 1956... CHP 12. Kurultayı toplanıyor.
Dünya o tarihlerde bugünkü değerleri daha tam olarak yaratamamış.
Ama Parti Meclisi Kurultay'a şu konuların ele alınmasını öneriyor:
‘‘Anayasa değişikliği, antidemokratik kanunların kaldırılması, anayasa mahkemesi kurulması, seçim sisteminin değiştirilmesi, yargıç güvenliği, üniversite özerkliği, basın özgürlüğü, ispat hakkı, tarafsız idare, memur statüsü ve güvencesi, tarafsız radyo, işçiye grev hakkı, yolsuzluklar ve hayat pahalılığının önlenmesi.’’
Bugün bile eksiğini duyduğumuz bu sorunları CHP ta 1956'da gündeme getiriyor.
Peki o sırada iktidarda olan Demokrat Parti ne yapıyor dersiniz?
Gazete kapatıyor, basın özgürlüğünü, toplantı ve yayın haklarını kısıtlayan kanunlar getiriyor, muhalefeti susturmak için her türlü zorbalığı deniyor, keyfi tutuklamalar yaptırıyor.
DP bununla da kalmıyor, oy kaybetmemek için irtica yanlılarına her türlü ödünü veriyor.
Genel Başkan İnönü bu vahim gidişi dünya radyolarına (Çünkü o dönemde Türkiye radyoları hükümetin borazanı olduğu için İnönü'nün sözlerine yer vermiyordu) şu açıklamayı yapıyor:
‘‘Bu tasarılarla yeni bir karanlık döneme girmiş oluyoruz. Adım adım mutlakiyete gidiyoruz. İktidarı destekleyenleri uyarmak isterim. Gidiş tehlikelidir, sorumluluklarınızı biliniz.’’
Paşa'nın bu ciddi uyarıları iktidarı hiç mi hiç etkilemiyor.
* * *
Aradan bir yıl geçiyor. DP iktidarı daha vahim yöntemlere başvurmaya başlıyor.
9 Eylül 1957 günü 13. Kurultay bu havada toplanıyor.
Zorba iktidara karşı muhalefetteki öteki iki parti Millet Partisi ve Hürriyet Partisi ile işbirliği kararı alınıyor.
Sonra da hazırlanan ‘‘Hürriyet Andı’’ büyük bir coşkuyla hep bir ağızdan okunuyor:
‘‘.... biz CHP'liler, Türk milletini layık olduğu ileri demokratik rejime ve vatandaşlar arasında eşit muameleyi ilke edinen hukuk devletine kavuşturmaya ve millet iradesinin tecellisine engel olmak isteyenlerin karşısına hiçbir şeyden yılmadan, kanuna uyup ulu Tanrı'ya sığınarak mücadele etmeye and içtiğimizi işbu Hürriyet Andı'yla kabul ve ilan ederiz.’’
İşte bugün Meclis'te olmayan CHP budur.
Özetlemeye çalıştığımız olaylar, Cumhuriyet'in kurucusu olan CHP'nin onurlu tarihinden sadece küçük bir kesittir.
Paylaş