Paylaş
DUYGUSALLIĞIN devlet yönetiminde yeri yoktur. Geldiğimiz noktada hem Cumhurbaşkanı, hem de Başbakan sorumlu davranmak zorunda.
Krizin sona ermesi için Cumhurbaşkanı'nın kararnameyi imzalayıp, yürütmeyi durdurma ve iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürmesi tek çıkar yol gibi görünmektedir.
Eğer Sezer de Ecevit gibi ısrarcı bir tutum sergiler de kararnameyi ikinci kez iade ederse, o zaman sonu belli olmayan bir krizle karşı karşıya kalınır.
Türkiye'nin hem politik, hem de ekonomik açıdan buna tahammülü yok.
O nedenle Sezer, duygularını frenlemek zorunda.
Çünkü Cumhurbaşkanı, kararnameyi geri çevirerek hükümete gereken uyarıyı yaptı ve demokratik hukuk devleti ilkelerine ne kadar bağlı olduğunu gösterdi.
Bundan sonra artık kararnameden sorumlu olan hükümettir.
Onun için Cumhurbaşkanı, kararnameyi imzalayıp kararı Anayasa Mahkemesi'ne bırakmalıdır.
Bu kavganın hem Cumhurbaşkanı'na, hem de Başbakan'a zarar vereceği kesindir.
Kazanan olmayacak, iki taraf da yara alacaktır.
Hele ülke...
Yapılacak bir sürü iş varken hepsi duracak, krizin çözülmesi için zaman yitirilecektir.
* * *
Türkiye'de dengelerin hem siyasal, hem de ekonomik açıdan pamuk ipliğine bağlı olduğunu hepimiz biliyoruz.
Dar gelirli milyonlarca insan, ağır ekonomik koşulların getirdiği geçim sıkıntısı içinde inim inim inliyor.
İşçi, memur, emekli, esnaf, çiftçi, küçük sanayici bunalmış durumda.
Ekonomik paketin yükünü çeken bu insanlar burunlarından soluyorlar.
Ama yine de ülkeleri için bu ağır koşullara seslerini çıkarmadan, sosyal patlamalara neden olmadan dayanmaya çalışıyorlar.
Güneydoğu'da terör büyük oranda sona erdi, ama bölgedeki devasa sorunların çözümüne yönelik umut verici adımlar bir türlü atılamadı.
Sorun bütün ağırlığıyla devam ediyor.
Hükümet bunlarla uğraşacağına bir kanun hükmünde kararnamenin peşine takıldı gidiyor.
Devlete zarar veren memurları tasfiye için bir başka çözüm aramamakta ısrar ediyor.
Türkiye dışarıda da sıkıntılar içinde.
Kıbrıs'ta durum ortada. Adadan tatsız, hepimizi üzen haberler geliyor.
Yunanistan'la ilişkiler dostluk gösterilerinin ötesine bir türlü geçemiyor.
Kafkasya'da, Balkanlar'da, Ortadoğu'da sorunlar giderek zorlaşıyor ve Türkiye buralarda etkin bir politika uygulayamıyor.
Orta Asya Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerde de sayısız sorunlar yaşanıyor.
* * *
Kararname krizi bir kez daha gösterdi ki, Ahmet Necdet Sezer'in devlet ve politika deneyimi olmaması, kendisi ve Türkiye için bir dezavantaj.
Cumhurbaşkanı siyasi incelikleri kullanmayı ve olayları daha yumuşak değerlendirme maharetini ancak zaman içinde kazanacak.
Örneğin, Başbakan'la yapması gereken olağan görüşmeyi gerekçe ne olursa olsun aksatmayacak.
Sezer'in bu tutumu hiç hoş olmamış, krizi tırmandırmıştır.
Devletin zirvesinde kırgınlık kabul edilebilecek bir olay değildir.
Burada bazı politikacıların işaret ettiği bir nokta da, Sezer'in aşırı duygusallığını istifa noktasına kadar taşıyabileceğidir.
Ben sanmıyorum ve böyle bir olayın yaşanmamasını diliyorum.
Bu kriz, iktidar partilerinin gerekli yasayı Meclis'ten geçirememesi üzerine çıktı.
Bu, hükümet için tehlikeli bir zaaftır.
O nedenle çözüm için Ecevit'in de çaba harcaması gerekmektedir.
Türk halkı, devletin başındaki iki insanın soruna sağduyuyla yaklaşmalarını ve krizi bitirmelerini bekliyor.
Paylaş