Tufan Türenç: Bu ayıpları kazımalıyız

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

Önce geçen temmuz ayında yaşanan utanç verici bir olayı özetleyelim:

İzmir'de Alpaslan Yelden adlı, 37 yaşında, iki çocuk babası genç bir adam yıllar önce işlenmiş bir cinayetle ilgili olarak evinin önünde gözaltına alınıyor.

Ertesi gün ‘‘Yolda bu vaziyette buldum’’ diyen biri tarafından koma halinde getirilip Yeşilyurt Devlet Hastanesi'ne bırakılıyor.

Kimliği saptanamayan genç adam hemen ameliyata alınıyor ama 12 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiriyor.

Alpaslan Yelden'den haber alamayan ailesi valiliğe başvuruyor.

Polis önce böyle bir kişiyi gözaltına almadıklarını söylüyor.

Ama valilik ısrar edince Alpaslan'ın gözaltına alındığını ve sorgusu sırasında düşüp başını yere çarptığını açıklamak zorunda kalıyor.

Genç adamı ‘‘Sokakta buldum’’ diye koma halinde getirip hastaneye bırakan kişi ise doğal olarak ortada yok.

Doktorlar Alpaslan Yelden'in vücudunun çeşitli yerlerinde darp ve travma izleri bulunduğunu söyleyince işler karışıyor.

Poliste komaya girene kadar dövüldüğü anlaşılan Yelden olayı hakkında inceleme başlatılıyor.

Bundan sonraki gelişmeleri öğrenebilmek için, işkence sonucu öldürülen iki çocuk babası genç adamın sanırım yurtdışında yaşamakta olan kardeşinden gelen mektubu okuyalım.

* * *

Mektup şöyle:

‘‘Sayın Tufan Türenç,

Ben geçen temmuz ayında İzmir Bozyaka Emniyet Müdürlügü'nde işkence sonucu 12 gün komada kaldıktan sonra vefat eden Alpaslan Yelden'in kardeşiyim. Siz de konu ile ilgili olarak o günlerde bir makale yazmıştınız.

Sayın Türenç,

O sıcak, bütün gazetelerin heyecanla Türkiye'deki insan hakları daha doğrusu haksızlıkları hakkında yazdığı günlerin üzerinden aylar ve bir de duruşma geçti. Aralık ayında yapılan ilk duruşma katılan herkeste şok etkisi yarattı. (İngiltere'den duruşmayı izlemeye giden Amnesty International temsilcileri hariç!) Abimin elinden alınan yaşama hakkını savunan İzmir İHD ve İzmir Barosu İnsan Hakları avukatlarının konuşmasına izin bile verilmedi.

Aslında daha önce aynı polis memurlarını işkence iddiası nedeniyle yargılayıp, haklarında önceden verilmiş cezaları kaldıran bir hákimden beklenilmesi gereken şeyler oldu.

İkinci duruşma 24 Şubat'ta yapılacak ve bu sefer tanıklar dinlenecek. Tabii söylenilmesi gereken şeyleri söylemelerine izin verilirse.

Ben bu tür olaylarda savunulan veya örtbas edilmeye çalışılan şeyin 3-5 polis memurunun suçu olmadığını düşünüyorum. Örtbas edilmeye çalışılan şey koca bir devletin ilkelliği ve bu ilkelliğin getirdiği suçlar!

Yalnız yıllardır olduğu gibi unutulan bir şey var: Devekuşunun hikáyesi. Avrupa'da hangi şehre giderseniz gidin, kimle konuşursanız konuşun ilk duyduğunuz şey Türkiye'deki insan haksızlıkları. Yani hálá devekuşunun ayıp yeri meydanda. Gizlemekle kapatılacak gibi de değil! Yapılacak olan tek şey utanılacak şeyleri önlemek. Bu da 3 ayda bir genelge yayınlamakla olmaz. Burada görev ADALET'e düşüyor. Ölen öldü, yakınlarının ciğeri yandı. Bari başkalarınınki yanmasın. Sanırım bu kadarcık saygıyı bu millet hak ediyordur!

Dr. Kudret Yelden’’

* * *

Bilmiyorum bu mektuba eklenebilecek bir şey var mı?

Bu ayıplardan kurtulmamız gerekiyor.

Bunu yapan üç-beş insanlıktan nasibini almamış yaratığın bu toplumu bu duruma düşürmeye ne hakkı var?

Türkiye bağırsaklarını temizlemek istiyorsa bu insanlık dışı olayları kökünden kazımak zorundadır.

Bu işkencecileri koruyanlar da insanlık suçu işliyorlar.

Hatta yüklendikleri vicdan sorumluluğu onlardan kat be kat fazla.

Yazarın Tüm Yazıları