Paylaş
Meclis'in dokunulmazlık zırhına bürünüp ülkenin saygın kurumuna olayları saptırarak, yalan ve iftira dolu suçlamalar yapacaksın.
Kanlı terör örgütünün işlediği cinayetlerin sorumluluğunu, irtica konusunda en duyarlı uyarıları yapan bu kuruma yüklemeye kalkacaksın.
Yani aklınca terör örgütünün vahşetini ufaltıp askeri karalayarak oy toplayacaksın.
Ama ertesi gün ağzının payını alınca bu kez korkudan elin ayağın birbirine dolaşacak.
Demokrat havariliğini filan bir kenara bırakarak paçayı kurtarmak için gazetecilerin arkasına sığınacaksın.
Türkiye, dürüstlükten ve cesaretten yoksun böyle bir tutuma ilk kez tanık oluyor.
Dokunulmazlığı olan kürsülere çıkıp efelik yapan insan eğer yürekli ve dürüstse bunu sonuna kadar götürür.
Sıkışınca ‘‘Vallahi ben demedim, gazeteciler dedi. Ben onların yazdıklarını tekrar ettim’’ diye lidercilik oynamaz.
Recai Kutan yıllarca bu devlette görev yapmış bir bürokrat.
Yıllardan beri politikanın içinde.
Kendisi ve partisi binbir badire atlatmış.
Bu kadar deneyimli bir insan onun bunun telkiniyle böyle mantık dışı bir konuşma yapar mı?
Çok hassas dengelerin yeni yeni yerine oturmaya başladığı bir dönemde bu kadar sorumsuzluk içinde olur mu?
Böyle zaafları olan bir insan parti liderliği yapabilir mi?
* * *
Kutan'ın Anayasa Mahkemesi'nde partisinin savunmasını yaptığı gün hangi akla hizmet böyle hareket ettiğini anlamak zor.
Durup dururken, devletin üstüne gittiği bir örgütü kınayacağına Silahlı Kuvvetler'i suçlamanın mantığı ve amacı ne olabilir?
FP Lideri, o şahane mantığıyla Silahlı Kuvvetler'i iki konuda suçluyor.
Birincisinde, balans ayarı yapmak için Sincan'dan tankları geçirenlerin neden bunları Hizbullah'ın üzerine göndermediğini soruyor.
İkincisinde ise kendi partisinin iktidar döneminde verilen irtica brifinglerinde Hizbullah'tan söz edilmediğine işaret ediyor.
Aklınca bu iki konuda Silahlı Kuvvetler'i sıkıştıracağını sanıyor.
Ancak bu iki örnek de yanlış.
Çünkü, Sincan'da düzenlenen gösteri irtica yanlısıydı ve kanlı Hizbullah örgütünü göklere çıkarıyordu.
Ayrıca gösterinin yapıldığı sahne bu örgütün liderlerinin posterleriyle doluydu.
Brifinglere gelince...
Bu bilgilendirme toplantılarının en önemli ayağı irticai hareketleri gözler önüne serip, Refahyol hükümetini uyarmaktı.
O gün bunu anlamayanlar, bugün de hiçbir şeyi anlamıyorlar.
* * *
Bence Recai Kutan'ın liderliği Genelkurmay'ın sert yanıtı karşısında yaptığı açıklama ile sona erdi.
Artık zoru görünce gazetecilerin arkasına sığınma zorunluluğunu duyan bir insanın bir partinin başında kalmaması gerekir.
Olaylar bir gerçeği daha gözler önüne seriyor.
Demek ki bu kadro yaşanan olaylardan en ufak bir ders almamış.
Kafalar aynı kafa.
Cemil Çiçek gibi üç beş akıllı adam bu partiyi sağlıklı bir yola çekmek için boşuna çaba harcıyorlar.
Belli ki buna sağduyulu beyinlerin gücü yetmiyor.
Demek ki bu partide hálá Şevki Yılmaz'ların kafası egemen.
Hálá onların türküsü söyleniyor.
Askerle, cumhuriyetin kurumlarıyla kavga etmenin, uygarlığa, çağdaşlığa direnmenin ve din devleti hayalinden bir türlü vazgeçmemenin bu partiye neler kaybettirdiğini anlayamıyorlar.
Demek ki Fazilet kadrolarının sistemle doku uyuşmazlığı hálá aynı şiddette sürüyor.
Paylaş