Tufan Türenç: Biz düzgünü de bozarız

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

BİR ülke düşünün ki her tarafından pislik akıyor. Elinizi nereye atsanız soygun ve talanla karşı karşıya geliyorsunuz.

‘‘Hap yap, para kap anlayışı’’ ne yazık ki insanlarımızın iliklerine kadar işlemiş.

Bunun için de akla hayale gelmeyecek dalavereli yollar buluyorlar.

Bu yüzden de insan, bu yolu başlatan ve büyük vurgunlara sahne olan Özal dönemini, rezillikleri yaşadığımız bugünlerde pek hayırla anamıyor.

Rahmetli Özal ve çevresi iktidarda oldukları dönemde çok önemli reformlara imza attılar, çok büyük işler yaptılar ama aynı zamanda bugün paçalarımızdan akan ahlaksızlığın da önderi oldular.

Bugün yasadışılık öylesine yaygın hale geldi ki son operasyonlar birçok işadamını da tedirgin ediyor.

Mırıldanmalar başladı.

Yakında tehditler de gelir.

Merak ediyorum, hükümet bu baskılara ne kadar dayanacak?

Gördüğüm kadarıyla dürüst işadamları bugün yaşananlardan hiç endişe etmiyorlar. Tersine çok mutlular.

Artık bu ülke de ahlaksızla dürüstlüğü aynı kefeye koymamanın önemini kavramaya başladı.

Bu olaylar temiz topluma ulaşmanın müjdecisidir.

* * *

Bu arada bir de düzgün işleyen kurumları bozma hastalığımız var.

Eğer bir yerde başarılı bir insan, tıkır tıkır işleyen bir kurum varsa orada oluşan kıskançlık okları hemen o insana ya da o kuruma yönelir.

Yıpratma ve iftira kampanyaları başlatılıp cadı kazanları kaynatılır.

Son zamanlarda böyle bir olayın en somut örneğini İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde yaşamadık mı?

Kültür Bakanı İstemihan Talay bazı kıskanç insanların telkinleriyle sanat yönetmeni Yekta Kara'yı yemedi mi?

Ben o günlerde bakana ne yapmayı düşündüğünü sormuştum.

Bakan, Yekta Kara'yı çok başarılı bulduğunu ama buna rağmen görevden almaya kararlı olduğunu söylemişti.

Nedenini, Yekta Hanım'ın ‘‘Lirik Tarih’’ gösterisinde akçeli konulara karıştığının saptanması olarak olarak açıklamıştı.

Oysa bu konudaki soruşturmayı aynı tezgáhı hazırlayanlar yaptırmışlardı.

Çünkü ‘‘Lirik Tarih’’ gösterisinin İstanbul Devlet Operası ve Balesi ile bir ilgisi yoktu.

Bu gösteri tamamen Yekta Hanım'ın kişisel bir yaratısıydı ve resmi görevinin dışında verdiği bir emekle hazırlanmıştı.

Olayın parasal açıdan devletle ve kurumla bir ilişiği yoktu.

Ama bakan buna rağmen Yekta Kara'yı görevden aldı.

* * *

İyi güzel, kimse bakanın tasarrufuna karışamaz. Kendisine bağlı bir kuruma istediği yöneticiyi atayabilir.

Ama sivil toplum örgütlerinin güçlü olduğu demokratik ülkelerde bakan, bakan da olsa, tek ve tartışılmaz bir yetkiye sahip de olsa düzgün yürüyen bir kurumu bozma, başarılı bir yöneticiyi harcama hakkına sahip olamaz.

Ne yazık ki Türkiye'de bu tip tasarruflar sık sık yapılıyor.

Kim başarılı, kim düzgün bir kurum yatıyor, onu hemen yiyoruz.

Tamam da İstanbul Opera ve Balesi'nin perişan haline bakın.

Geçen yıl sezonu 7 yapıtla açan ve ekim ayında 14 temsil veren İstanbul Opera ve Balesi bu yılı yeni yöneticisiyle sadece iki yapıtla açtı.

İstanbul izleyicisine ekim ayı içinde topu topu 4 temsil verebildi.

Bunun nedeni de göreve gelen yönetmenin ilk iş olarak Yekta Kara döneminde oynanan bütün yapıtları repertuvardan kaldırmasıdır.

Böyle bir mantık olabilir mi?

Olur, Türkiye'de bal gibi olur.

Ama birtakım adamların kıskançlıklarının sonucu Opera ve Bale boş koltuklara oynuyormuş.

Ne önemi var efendim, ne önemi var...

Yazarın Tüm Yazıları