Paylaş
TÜRK toplumu için spor baştan sona futbol, biraz da basketbol demektir. Gerisi fasa fiso... Olsa da olur, olmasa da...
Örneğin atletizm... Tam bir üvey evlat muamelesi görür Türkiye'de.
Bu nedenle de dünya pistlerinde bir tek Türk atletinin adı bile geçmez.
Benim öğrencilik yıllarımda akıllıca bir yöntem uygulanırdı. Futbol maclarından önce statlarda atletizm yarışları düzenlenirdi.
Hem maçı bekleyen izleyiciler yarışları izleyip atletizme ısınırlar, hem de atletler kalabalıkların önünde yarışmanın tatlı heyecanını yaşarlardı.
Sonraları nedendir bilinmez bu yöntemden vazgeçildi.
Ama hálá Türkiye'de bütün ilgisizliğe rağmen bazı gençler ve idealist üç beş antrenör inatla savaşarak mucizeler yaratıyorlar.
Tıpkı bataklıkta yaşam savaşı veren orkideler gibi...
Bu alanda yaşanan bazı trajikomik olayları kısa da olsa anlatmak, bu orkideleri nasıl bir duyarsızlıkla izlediğimizi vurgulamak istiyorum.
Adı Süreyya Ayhan... 22 yaşında, olağanüstü bir yetenek.
Onu 13 yaşındayken Çankırı'da yapılan seçmelerde Yücel Kop adlı antrenör keşfetmiş.
Kop bütün olanaksızlıklara rağmen bu süper yeteneği yetiştirip bugünlere getirmiş.
Her ikisi de Gaziantep'te yaşadıkları için parasızlık ve olanaksızlıkları aşmayı başarmışlar.
Ama 3 yıl önce Süreyya Ayhan Kahramanmaraş Spor Akademisi'ni kazanınca işler karışmış.
Çünkü ikisi de ayrı ayrı kentlerde yaşamaya zorunda kalmışlar.
Çaresiz, Süreyya Gaziantep'e gidip gelmeye başlamış.
Her gün ağır bir antrenmanın üstüne 160 kilometre yol kat etmek zorunda kalmış.
Ama ikisi de yılmamış, bu zorluğu da aşmışlar.
* * *
Bu yıl yapılan yarışlarda genç atletin gösterdiği başarı atletizm dünyasını ayağa kaldırmış.
Genç atlet 800 ve 1500'de Türkiye rekorlarını açık ara kırmasının ötesinde olimpiyatlar için konan barajı da büyük farkla aşmış.
Ve Ayhan bir anda Sidney'de Türkiye'nin büyük umudu haline gelmiş.
Otoriteler 1500 metrede 4.05.22'lik, 800 metrede de 2.00.64'lük dereceleri ile Süreyya'nın Sidney'de final koşabileceğini umuyorlar.
Şimdi düşünün, bu büyük yeteneğin elinden tutulmuş olsaydı kim bilir hangi noktalarda olurdu.
5 aydır Gaziantep Belediye Başkanı Celal Doğan bu yetenekle ilgileniyormuş, onu himayesine almış.
Antrenörü Yücel Kop'un Sidney'e gitmesini ise Bakan Fikret Ünlü sağlamış. Yoksa orada kendi kendine yarışmak zorunda kalacakmış.
Cüneyt Koryürek'e sordum. Süreyya'nın olağanüstü bir yetenek olduğunu ama kimsenin bu genç kızla ilgilenmediğini söyledi.
Futbola trilyonlar harcayanlar bu genç yeteneğin isminden bile haberdar değiller.
Süreyya'ya sahip çıkılsaydı bu genç kız Sidney'i kesin sallardı.
* * *
Süreyya ile ilgili trajikomik öykü kısaca böyle...
Ya öteki orkideler...
Örneğin sırıkla atlamada Ruhan Işım, uzun atlamada Mesut Yavaş, maratoncu Serap Aktaş...
Bütün bu genç atletler kendi olanakları ve çektikleri akıl almaz sıkıntılarla bugünlere geldiler.
Unutmayalım bu bataklıkta on binlerce görünmeyen orkide var.
Onlar ilgisizlik ve dünyadan kopuk anlayış yüzünden çiçek açmadan solup gidiyorlar.
Futbola akıttığımız hesapsız kitapsız trilyonların bir lokmasını bu gençlere ayırabilseydik, pistlerde de fırtına gibi eserdik.
Kulüplerin bu işe eğilmediği kesin, bari bazı büyük kuruluşlar bu gençlerin elinden tutsalar.
Türkiye bu gençleri dünya pistlerine çıkarabilse, inanın her biri ülke imajının yükselmesine en az Galatasaray kadar katkıda bulunur.
Paylaş