Tufan Türenç: Abdi İpekçi anlayışını neden hálá arıyoruz?






Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

İTİRAF edelim ki Abdi İpekçi'yi bugün daha derin bir ihtiyaçla anıyorsak bu, medyanın içine sürüklendiği durumdandır.

Yirmi iki yıl önce haince katledilen Abdi İpekçi, ilkeli ve dürüst gazeteciliğin her geçen gün büyüyen idolüdür.

Yaşı nedeniyle onu görmemiş olanların, onun gazetecilik anlayışını bilmeyenlerin ve onun çıkardığı gazeteyi okumayanların bile onun ilkelerini aramaları da işin bir başka ilginç yanıdır.

Peki, bugünkü gazetecilik anlayışı ile Abdi İpekçi'nin anlayışı arasındaki ayrılıklar neydi?

Dilimin döndüğü kadar her iki dönemi de yaşamış, hatta İpekçi okulunda yetişmiş bir gazeteci olarak anlatmak istiyorum.

Öncelikle o zamanki gazetecilik ilke ve kuralları ile bugünkü gazetecilik ilke ve kuralları arasında dağlar kadar fark olduğunu belirtmeliyim.

O zamanlar gazeteciler sadece gazetecilik yaparlar, aynı zamanda bir başka işle doğrudan veya dolaylı olarak uğraşamazlardı.

Bir gazetecinin gazetecilik dışında bir başka uğraştan gelir sağlaması söz konusu değildi.

Gazeteci sadece gazeteciydi ve sadece o mesleği yapardı.

* * *

Abdi Bey yalan haberi kesinlikle kabul etmezdi. Bunu biraz açmalıyım.

Diyelim ki bir gazetecinin haberine düzeltme geldi. O düzeltme aynen ve zamanında yayınlanırdı.

Tekzibi yayınlama yükümlülüğü titizlikle uygulanır, tekzibi yiyen gazeteciye hiçbir şey söylenmezdi.

Eğer aynı gazeteci ikinci kez tekzip yerse bir daha işe gönderilmezdi.

Bir süre boş oturur, sonunda gazeteden ayrılmak zorunda kalırdı.

Bu yöntem kim olursa olsun gazetede çalışan herkes için geçerliydi.

O yıllardaki anlayışa göre gazeteciler işadamlarıyla, politikacılarla, bürokratlarla son derece mesafeliydiler.

Haber kaynaklarıyla meslek dışı özel dostluklar kurmazlardı.

Örneğin bir gazeteci bir işadamının yatıyla tatile çıkmaz, onun villasında günlerce konuk olarak kalmaz, onun himayesinde yurtdışı seyahatleri yapmazdı.

Politikacılarla, bürokratlarla kesinlikle senli benli olmazdı.

Gazeteciler gelirleri kadar yaşarlar, bundan da kıvanç duyarlardı.

* * *

O yıllarda gazeteci olmanın koşulları bugüne oranla daha zordu.

Gazeteci kalmanın koşulları ise çok daha zordu.

Mesleğe her giren meslekte kalamazdı.

Şunu kabul etmek gerekir ki bugün gazetecilik yapan, yazı yazan pek çok kişi o zamanın eleğine takılırdı.

Çünkü günümüzde, eskiden yalnız ilke ve kurallar açısından değil, meslek ahlakı açısından kabul edilemeyecek bazı davranışlar olağan karşılanır oldu.

Hastalık derecesine varan megalomanlık bile bugün prim yapıyor.

Yozlaşma her açıdan diz boyu. Bundan pek çok meslektaşım gibi ben de rahatsızım.

Nasıl olmayalım, belli kesimler tarafından maaşa bağlanan gazetecilerin listelerinden bile söz ediliyor.

İş çevreleriyle, siyasetçilerle, bürokratlarla parasal ilişkiler içine girenler var.

Mesleği amaç olarak değil, araç olarak kullananlar var.

Bunların isimleri açık açık orda burda konuşuluyor.

Abdi İpekçi döneminde de vardı bu tip gazeteciler. Ama onlar bugünkü gibi meslekte kalamazlardı.

Ayıklanıp giderlerdi.

Bir gerçeği burada vurgulamak istiyorum.

Abdi İpekçi öldürüldüğü zaman babadan kalma bir kattan, Bodrum'da küçük bir kooperatif arsasından başka bir mal bırakmadı.

Kullandığı otomobilini bile borcu nedeniyle gazeteye satmak zorunda kaldığı anlaşıldı.

Bilmem anlatabildim mi?

Yazarın Tüm Yazıları