Paylaş
Demek ki oluyormuş... Demek ki bir Türk takımı bir Avrupa takımını, kendi sahasında evire çevire yenebiliyormuş.
Hem de öyle eften püften bir ekip, öyle küçük bir Avrupa ülkesinin takımı da değil.
Dünya şampiyonlukları görmüş bir ülkenin futbol takımı...
Oysa biz Avrupa takımlarının karşısına ne zaman çıksak ellerimiz ayaklarımız titrerdi.
Tribünlerde, televizyon başında yüreklerimiz sıkışırdı.
Hepimiz içimizden fazla gol yememek, hezimete uğramamak için dua ederdik.
Maç başlayınca bütün futbolcularımız hemen 18 çizgisine dizilir, ‘‘Çanakkale geçilmez’’i uygulamaya çalışırdı.
Ama çoğu maçta bunu bile başaramazdık. Defansımız oradan buradan açık verir ve bol bol gol yerdik.
Bütün maç boyunca rakip sahaya bile geçemediğimiz olurdu.
Onur kırıcı bir futboldu oynadığımız.
Arada sırada bir beraberlik veya bir raslantı golüyle maçı aldığımız zaman da traji-komik davranışlarda bulunurduk.
Kimimiz ağlar, kimimiz eğilip çimenleri öper, hatta hızımızı alamayarak topluca marşlar, kahramanlık türküleri söylerdik.
Ama bunun bir rastlantı olduğunu unutur, zafer sarhoşu olurduk.
Rövanşta ise çoğunlukla yeniden bir hezimet yaşardık.
* * *
Oysa Fatih Terim'in yarattığı Galatasaray ile birlikte bu yaşadığımız ve yıllardan beri bizi kahreden olaylar tersine döndü.
Galatasaray çıkıyor sahaya, oynuyor ve yeniyor.
Sonra da ne kimse ağlıyor, ne kimse eğilip çimleri öpüyor, ne de topluca marşlar ve kahramanlık türküleri söylüyor.
Galatasaray bu özgüveni hem kendi kazandı, hem de seyirciye kazandırdı.
Galatasaray'ı başkanından malzemecisine kadar kutlarım.
Ama burada Fatih Terim'i de ayrı yere koyduğumu belirtmek isterim.
Bu olağanüstü takımı Fatih Terim'in ciddiyeti, dürüst kişiliği, işini sevmesi, geniş ufku ve sarsılmaz inancı yarattı.
Kendi inancını futbolcularının yüreklerine de aşılamasını başardı.
Galatasaraylılar bu noktaya çalışarak, didinerek, işlerini ciddiye alarak ve tam bir profesyonel gibi yaşayarak geldiler.
Bunun da karşılığını alıyorlar.
Avrupa'nın en güçlü takımlarından biri olmanın gururunu yaşıyorlar.
Bütün Türkiye'ye de yaşatıyorlar.
* * *
Bu yaşadığımız ve hepimizi ama özellikle Avrupa'daki işçilerimizi gururlandılan bu başarıda rolü olanları da unutmamamız gerekir.
Maçtan önce Fatih Terim'in Dortmund'un sahasını beğenmediğini duyunca rahmetli Turgut Özal'ı anmadan edemedim.
Biliyorsunuz, Özal'dan önce Türkiye'de futbol çamur sahalarda oynanırdı.
Biz gençlik yıllarımızda, nice pırlantanın sergiledikleri futbol hünerlerini o çamur deryası sahalarda izlemek şanssızlığını yaşadık.
Özal döneminin Futbol Federasyonu Başkanı Kemal Ulusu ve arkadaşlarının olağanüstü gayretleriyle Türk futbolu semt sahalarına kadar yemyeşil, mükemmel zeminlere kavuştu.
Ondan sonra futbolumuzda gözle görülür bir sıçrama oldu.
İşte Fatih Terim maçtan önce Dortmund sahasını haklı olarak beğenmediyse, bu özgüvende o insanların ödenmez hakları vardır.
Bir Fenerbahçeli olarak Galatasaray'ın başarısıyla onur duyuyorum.
Kimle karşılaşırsa karşılaşsın Galatasaray bana bir Türk takımına güvenmenin mutluluğunu yaşatıyor.
Ondan da önemlisi 65 milyonu tek yürek olarak bu başarının kıvancını paylaştırmakta birleştiriyor.
Şunu özellikle vurgulamak istiyorum: Bu Fatih Terim dünyanın en büyük futbol adamlarından biri.
Onun öteki Türk çalıştırıcılara da örnek olmasını diliyorum.
Paylaş