Paylaş
BİRİNCİ krizin çıkışından bu yana 106 gün geçti. Hükümet bu süre içinde hiçbir ciddi önlem almadı. Bırakın önlemi ‘‘kasım krizi’’nin nedenlerini bile araştırma gereği duymadı. Felaketi gelip geçici bir kriz sandı.
Bu nedenle de ikinci depremi, yani 19 Şubat krizini göremedi.
Kasım krizi atlatıldıktan sonra ciddi olarak sorunun üzerine eğilselerdi, programın teknik yanlışlarını saptayıp bazı düzeltmeler yapsalardı, Türkiye'yi perişan eden şubat krizi yaşanmayabilirdi.
İkinci krizin üzerinden ise tam 45 gün geçti.
Hükümet yine havanda su dövmekten başka bir şey yapmadı.
Çok ciddi önlemler alıp bunları zaman yitirmeden uygulamaya sokacağına, durmadan patinaj yapıp durdu.
Böylesine ağır ekonomik bunalıma sürüklenmiş, finans sistemi çökmüş, piyasaları durmuş olan bir ülkede, hükümetin bu kadar büyük bir aymazlık içinde olması kabul edilemez.
Ankara hálá ‘‘öyle mi yapsam, şöyle mi yapsam’’ arayışı içinde.
Tam bir çaresizlik ve panik sendromu yaşıyor.
Bunca yıldır özveride bulunan Türk halkı, böyle bir yönetime layık değil.
* * *
Şimdi düşünüyorum da o beğenmediğimiz, zaman zaman da çok eleştirdiğimiz Özal başbakan veya ekonomiden sorumlu bakan olsaydı nasıl hareket ederdi acaba?
Aradan 106 gün geçmesine rağmen hálá ne yapılacağı bilinmeyen bir noktada olur muyduk?
Eminim Özal, böyle bir durumda hemen kurmaylarını toplar, durum değerlendirmesi yapar, sonra da gerekli önlemleri hazırlardı.
Bu çalışmalar en fazla iki gün sürer, ikinci günün gecesi saptanan önlemler açıklanır ve ertesi sabah, yani üçüncü gün yürürlüğe konurdu.
Piyasalar adım adım izlenir, önlemlerin işleyişindeki aksamalar, yanlışlar hemen saptanır ve düzeltilirdi.
Dördüncü günden itibaren de piyasalar yavaş yavaş soluk almaya başlardı.
Her geçen gün ek önlemler devreye sokularak durumun normalleşmesi hızlandırılırdı.
Ben gazetecilik yaşamımda bu kadar ağırı olmamakla birlikte böyle krizlerin sık sık yaşandığına çok tanık oldum.
Ama hiçbir kriz döneminde bu kadar uzun süre patinaj yapan bir hükümet görmedim.
Sanırım kimse görmedi.
* * *
Bugün piyasa karanlık bir tünelin içinde. Herkes el yordamıyla tutunacak bir yer bulup ayakta durmaya çabalıyor.
En güçlü firmalar bile bunalıyor.
Birinci krizden 106, ikinci krizden 45 gün sonra hükümet hálá devletin elindeki araçları satarak bu krizden çıkma hayalleri peşinde koşuyor.
Kullanılmış, çoğu da hurdaya dönmüş araç satarak ekonomik bunalımdan çıkmış bir tek ülke var mıdır acaba dünyada?
Kemal Derviş geldi, hoş geldi de henüz alınan, uygulaması başlatılan bir tek somut önlem yok.
İnsanlar doları kaça alıp kaça satacağını bile bilemiyor. Bankalar elleri kolları bağlı oturup bekliyorlar.
İthalat, ihracat yapılamıyor. Esnaf mal alamıyor, mal satamıyor.
Dilerim bu patinaj daha uzun sürmez.
İş çevrelerinin söylediğine göre, bu belirsizlik on gün daha devam ederse Türkiye tam anlamıyla yanar, kavrulur.
İşin kötüsü, benim içimde hükümetin bulutların üstünde oturduğu gibi bir endişe var.
Paylaş