Ölümde yaşamın gerçeği!

Ölüm; bir yokluk, ayrılık.

Bir daha buluşamamak, konuşamamak.

Dokunamamak.

Bazen bir dostu, arkadaşı, canı yitirmek.

Bazen zor günlerde sığınılacak bir limandan uzaklaşmak.

Ölüm; bir kopuş.

Çatımızın altındaki, odamızın içindeki ilacın kaybolması.

Yaraları saran doktorun, hemşirenin yokluğu.

Aydınlığın yavaş yavaş kararması.

Belki... Güneşin istediğimiz kadar ısıtamaması.

Belki... Yağmurun bereket getirmemesi... Kimbilir!

Belki... Bir daha anlatamamak, anlayamamak...

Hatta tartışamamak.

Yaşamın içindeki renklerin kaybolması.

Çevremizde ölümler mi çoğaldı?

Bizler mi yaşlandık?

Yoksa... Dalların birer birer kopması, ağacın dipten çürümesi bir şeylerin habercisi mi?

Son günlerde o kadar çok cenazeye koştuk ki...

Her ölüm gibi "erken ölümler"e.

Narlıdere Cem Evi’nde Pakize Ateş’i sırtladık.

Çok genç yaşta ayrıldı aramızdan.

Oysa ne güzel hayallerimiz vardı!

İzmir’de demokrasi mücadelesinin, kadın dayanışmasının gizli kahramanlarından biriydi.

Tıpkı öne çıkmayan ama yürekleri pırıl pırıl diğer arkadaşları gibi. Barış, özgürlük, demokrasi sevdalıları!

Sonra yurt dışında Önder Ağabey’in (Baysoy) ölüm haberi geldi.

Siyasette, iş ve spor dünyasında bir "beyefendilik abidesi."

Hep yenilikçi, hep atılımcı.

Hep başarıya, ileriye. Gençlerle, kadınlarla...

Ve vefa. Koltuğu bırakıp dostu Vural Arıkan’ın Vatandaş Partisi’ne koşacak kadar.

Zorluğa, sıkıntıya.

Ferhan Baysoy’la yaratılan güzellikler.

Sevgi, dayanışma, paylaşım ve deniz!

Yani. Sonsuz mavilik...

Dedim ya; ölüm kahreden bir yokluk.

Bir daha olmamak.

Belki de. Aslında onun için yaşama sıkı sıkıya sarılmak.

Sevgiye, dostluğa...

Bilmem neden, dilime Ümit Yaşar Oğuzcan’ın "Ölüm gelmişse" şiiri takıldı:

"Gülerken ağlayanım / ağlarken gülenim / Varlığım, nedenim, alınyazım benim / Elbette ağlamayacaksın / çünkü sonsuzluklar / sonsuz sevenler içindir / çünkü ölüm / sevmeyi ve ölmeyi bilenler içindir". Bu pazar canınızı sıktım biraz.

Ama. Ölüm de yaşam kadar gerçek! Maalesef.
Yazarın Tüm Yazıları