Gençlerimiz ve eğlence... Ve de...

Aslında çok sık değindim...

Telefonlar geldi, eş dost uyardı, mailler atıldı.

Toplantılarımda, yazılarımda hep uyardım.

Ama... Bazen olmuyor...

Gençlerimizin başında "tehlike rüzgarları" esiyor...

Düne oranla daha çok...

Çevre bozuldu, koşullar değişti, insanlar da...

Babacanlık, kollama, sevgi, saygı...

Eskisi gibi değil...

Mahalle dostlukları, iyi komşuluk ilişkileri...

Eskilerin "Bekçi Babası" bile yok! Maalesef...

Yaz aylarında çok sık tanık olduk acı haberlere...

Kazalar, cinayetler, bıçaklamalar...

Aşırı alkol... Dozu kaçan eğlence...

Evet, dün de değiliz...

Ama... Bugün de salt "başıboşluk" mu?

Sınırsızlık mı?

Ege, tatil cenneti...

Aileler, gençler...

Ve tabi olaylar...

Bir çoğuna üzüldük...

Bir çok ocağa ateş düştü...

Geçen haftanın bilançosunda gencecik fidanların göz göre göre soluşuna tanık olduk.

14 yaşında "çocuk" barda cinayete kurban gidiyor!

Alaçatı’da "ailesinin göz bebeği" bir fidan can veriyor.

Çeşme’deki kaçıncı olay...

Daha motosiklet acısı küllenmedi ki!

Bu kaçıncı...

Eğlence, sınırsızlık...

Belki dozu kaçan alkol...

Denetimsizlik...

Ve bir takım eksikler...

Aileleri suçlamak, Emniyet’e kusur bulmak...

Biraz kolaycılık...

Yani şu tür cümleler:

"Canım anası - babası biraz ilgilenseydi...".

"Bu polis, bu devlet ne iş yapar kardeşim... Hani denetim? Hani uyarı? Ceza".

Ateş düştüğü yeri yakar!

Acılı ailelerin, anne - baba, kardeşlerin dramını sözcükler yansıtamaz!

Bu kesin...

Elbette herkes kendine göre özeleştiride bulunacak...

Herkes bir irdeleme yapacak...

Yapacak da...

İşin bir başka boyutunu da görelim lütfen...

O mekanlar... Ah o mekanlar...

Hani eğlencenin sınırsız, kontrolün "sıfır" olduğu mekanlar...

Üç - beş kuruş için kuralları zorlayan mekanlar...

Yaşı tutmayan çocuklara kucak açan mekanlar...

O mekanların sahipleri... Yöneticileri...

Onların da çoluğu çocuğu, kardeşi yok mu?

Her şey para mı?

Aslında en önemli denetim noktası orası değil mi?

Yani... Sıkı kontrol...

Yaş kontrolü... İçeride satılanlar...

Çalışanların "karışık işler"e karışmaması...

Yani... Asıl ciddi "bir öz denetim"...

Belki ruhsat verilirken... Belki işletmeciler seçilirken...

Belki mekan açanlar sıkı denetlenirken...

Evet bir şeyler önlenebilir mi?

Bir şeyler yapılabilir mi?

Bu her yıl yaşanan, boyutları her gün artan olaylar bir ölçüde azaltılabilir mi?

Bazen mantık işlemez...

Kurallar, yasalar...

Can ayrı bir şey...

Fidan... Oğul, kardeş...

Ve onların yitirilmesi...

İşte mantığın, kuralın işlemediği noktadır o...

Orada sadece "bir fidanın kurtarılması için" fikirler ürer...

Bazen de iyi olur...

Tamam suçlu arayalım...

Aileler, polisin etkisizliği...

Ama... Bu ortamı yaratanların hiç mi suçu yok?

Nasrettin Hoca fıkrasını hatırlayalım, lütfen!
Yazarın Tüm Yazıları