Paylaş
Büyük bir dram.
Kara kutunun tam anlamıyla çözümüne kadar da tartışmalar ve spekülasyonlar sürecek.
Ama bir gerçeğin altını çizmekte yarar var: Havayolu hálá en güvenilir ulaşım şekli.
Sadece kazalardaki yankısı büyük.
Önümüz bayram; anımsatması bile hoş değil; ama bayramlarda kan gölüne dönen yolları düşünün bir!
Her neyse...
Gözler özel havayollarında.
Onların da bu kazadan ders çıkaracakları yönler çok elbette!
Ama... Olayın bir de çağdaşlık ve gerekli altyapı boyutu var.
Yani... Bazı özel cihazlar.
Kazaların büyük bölümünün iniş ve kalkışlarda meydana geldiği göz önüne alındığında da ’olmazsa olmazlar’.
Bunların en başında geleni de ILS.
Otomatik güvenli iniş sistemi...
Pilotların önemli bir yardımcısı. Güvenliğin sigortası...
Bazı pilotaj hatalarının en aza indirgenmesi.
O yüzden de maliyeti ne olursa olsun, ’insan yaşamı hiçbir şeyle ölçülemez’ mantığı ile çağdaş ülkelerde temel altyapı unsurlarından biri.
Biz de ’bakkal dükkanı’ gibi havaalanı açılır da, altyapıyı kimse düşünmez.
Ta ki bir kazaya kadar. Yani illa acı olacak!
Oysa önemlisi; önce sağlam altyapı.
İnsan yaşamına önem. Siyaset, oy hesabı sonra.
Bakın; Türkiye çapında 24 havaalanında hala ILS cihazı yok.
Yani pilotun ’en önemli desteği, kılavuzu’.
Ve ILS sistemi olmayan alanlardan 4’ü de Ege’de.
Balıkesir, Çanakkale, Uşak, Denizli.
Diğerlerini de merak ediyorsunuz; biliyorum:
Diyarbakır, Kayseri, Gaziantep, Van, Adıyaman, Ağrı, Elazığ, Erzincan, K.Maraş, Konya, Malatya, Mardin, Muş, Siirt, Ş.Urfa, Sivas, Isparta, Sinop, Tokat, Zonguldak...
Hava ulaşımı çağdaşlığın göstergesi de...
Tam güvenlik içinde... Yarım yamalak değil.
Balıkesir, Çanakkale, Uşak ve Denizli’den çok sayıda telefon ve mail aldım.
Herkes aydınlanmak istiyor. Bir çekingenlik var.
Özellikle de küçük illerde... O zaman...
Herkes ’havaalanı, havaalanı’ diyor da, işin ciddiyetinin kaç kişi farkında?
Devlet elbette altyapıyı tamamlamalı.
Ama... ’Alan, alan’ diyenler de bu konuda bir kamuoyu oluşturmak zorunda değil mi?
Sorgulamak, irdelemek, tartışmak...
Hatta taşın altına eli sokmak...
En çok da bu! Yani; katkı.
Vilayet, Belediyeler, Ticaret ve Sanayi Odaları bu anlamda kente sahip çıkmalı!
Bu görev Onların da...
Bu bir imece... Bu bir dayanışma...
Şimdi gözler; Ege’nin bu güzel 4 kentinde.
Bakalım kimler laf ve eleştiri üretecek, kimler sorumluluk duyacak.
Alınmaz bir şey değil ki; bu ILS.
Ederi; 500 bin dolar.
Yeter ki; inanalım, bir şeyler yapmak isteyelim.
Kente katkı. Bunun için ön ayak olalım.
El ele verelim.
Uşak, Balıkesir, Denizli ve Çanakkale’de halk bunu bekliyor.
Valiler, Belediye Başkanları, işadamları, ticaret ve sanayi odaları, sivil toplum örgütleri bu konuda çaba göstermeli.
Gerekirse kentteki bu eksikliği tamamlamalı...
Devleti hep eleştiriyoruz da; devlete yardımcı olmayı neden denemiyoruz?
Halk için... Çağdaş devlet olmanın bir gereği de bu dayanışma değil mi?
O zaman...
Hadi! Laf değil, iş üretme zamanı...
Yeni acılar yaşanmasın diye...
Acı tepemize çöktükten sonra dövünmek neye yarar ki!
Paylaş