Devlet tecavüzcüleri üzmez mi?

Toplumun neresine el atsanız; bir yıpranmışlık.

Bir sancı. Onunla birlikte büyüyen acı.

Bazı şeyler tel tel dökülüyor da... Galiba üzerini örtüyoruz.

Yani... Ortada bir hastalık var da...

Yapılan sadece "pansuman tedavisi".

Bir süreden beri eğitimdeki sancılar konuşuluyor.

Çocuklarımızın, gençlerimizin iyi yetiştirilmediğinden...

Eğitimin kalitesinin düştüğünden...

Bununla birlikte bazı sosyal patlama sinyallerinin belirdiğinden...

İlköğretimde, liseler de yaşanan şiddeti nasıl yorumluyoruz?

Ya uyuşturucu yaşının her geçen gün düşmesini...

Neredeyse 14 - 15 yaş sınırına gelmesini...

Umutsuz, hedefsiz gençlerin "Kurtlar Vadisi sendromu" içinde geleceğe yönelmesini...

Ve hepsinin ötesinde okullarda, yurtlarda yaşanan taciz, tecavüz ve şiddet olayları...

Türk insanının geleneksel yapısına da ters değil mi bunlar?

Bizler kapıları, pencereleri açık evlerde "sonsuz güven" içinde büyümedik mi, büyütülmedik mi?

Şimdi konu komşudan korkar olduk.

Cinayetlerin büyük çoğu "ekonomik".

Katillerin büyük çoğunluğu da "tanıdık isimler".

Yani... Evimize girip çıkanlar...

Değişen "toplumsal yapı".

Değişen "ahlaki kimliğimiz".

Değişen "insanlığımız".

Bunun nedenleri de ortada.

Ben ısrarla "eğitimdeki kalitesizlik", "yeterli formasyonu olmayan kişilerce çocuklarımızın geleceğe hazırlanması" diyorum. Diyeceğim... Çünkü, gerçek bu!

Çünkü; her şeyin başı eğitim.

Düşünün gelişmiş toplumları. Yakaladıkları başarının temeli; güçlü ve kaliteli eğitim değil mi?

İkinci Dünya Savaşı sonrası Japonya, Almanya mucizelerini düşünün. Sihirli anahtar; eğitim.

Biz de eğitimin ne halde olduğu gözler önünde.

Bazı takıntılar, politik yaklaşımlar, gençleri kazanmaktan ve eğitmekten çok, "sadaka kültürü" ile geleceğe hazırlamak isteyen bakış açısının gelip de dayandığı yer belli; Sıkıntı.

Sancı, hatta felaket.

Umarım; gözler açılır.

Dedim ya; şiddet, taciz, tecavüz yaşanan sıkıntıların doğal olarak ortaya koyduğu bir sonuç.

Hüseyin Üzmez olayı malum.

Topluma din ve imanla caka satan bir zat, 14 yaşındaki kızla "çirkin bir oyun" içinde. Anne - baba zafiyeti, toplumsal sorunlar, ekonomik yetersizlikler.

Bunların hepsi boş. Palavra!

Yaşadığımız ve üzüldüğümüz; daha ergenliğe bile girmemiş bir genç kız üzerindeki "cinsellik dayatması".

Hangi vicdan? Hangi insaf? Hangi insanlık?

Ve ardından patlak veren "yurt skandalları".

Yurtlardaki çocukların yaşadığı acılar!

Bir süre önce İzmir’de Barbaros’ta, Ankara’da, İstanbul’da...

Ülkenin her yerinde...

Bir çürümüşlüğün örnekleri...

Buz dağının görünen kısmı...

Ya korkanlar? Bazı gerçekleri söyleyemeyenler? Acıları küçücük yüreklerinde saklayanlar?

Ve acıları dindirmek yerine, beylik sözlerle politika yapanlar! Caka satanlar!

Yazıklar olsun!

Devlet tecavüzcüleri ÜZMEZ!

Üzmez de... Yaşadıkları acılarla derin mutsuzluklara boğulan çocuklarımızın, kızlarımızın, gençlerimizin üzüntüleri, hüzünleri, dramları?

Onları kim konuşacak? Onları kim savunacak?

Sahi... Devlet nerede?
Yazarın Tüm Yazıları