ON dokuz yaşındaki büyük oğlum pederinin sırık boyunu dahi karış aştı ve on beş yaşındaki küçük mahdum, eli kulağındadır onu da sollayacak ama, ne değişir ki?
Her baba babadır ve hele hele, çocuklarıyla hiç aynı çatı altında yaşamamış olmanın suçluluk duygusuyla kıvranan benim gibi birisi tam anlamıyla 'şambaba'dır.
İşte o 'şambaba',geçen gün canı ciğeri oğullarına hediye almaya gitti.
*
GİDERKEN de, öte beriyi seçim faslında yardım etsin diye, diğerleri gibi yine farklı anne rahminden çıkmış olmasına rağmen 'kardeş' kavramının bütünlüğüne çok, çok önem veren can-ı cananı kızını kendine refakatçi götürdü.
'Genç modası'nı 'demode peder'den (!) bin defa daha iyi bilmesi gereken 'abla' o kardeşlerinin nelerden hoşlanacağı konusunda beni yönlendirecek.
Üstelik, gerektiği takdirde, bu işi asla beceremeyen ve derhal kulaklarına kadar kızaran babasının yerine 'pazarlık operasyonu' gerçekleştirecek.
Neyse, Tünel, Karaköy, Köprü ve Sirkeci'den tramvay, doğru Kapalıçarşı'ya.
*
KAPALIÇARŞI'ya tabii, çünkü 'marka' (!) alınacak!
Tamam, 'genç modası'nın ayrıntısına vakıf değilim ama, yine de 'teenager' tabir edilen 'onlu yaşlar grubu'nun çok müşkülpesent davrandığını ve hep son ve en 'in' olanını istediğini bilmeyecek kadar cahil sayılmam.
Ve, çocuklarım gözbebeğim olsa bile, illa 'sinye' cins hakikisini alacağım diye 'şoping merkezleri'nin o cicili bicili mağazalarına gidip, hemen yarın tu kaka atılacak olan ve alt tarafı bir bez parçasına tekabül eden ıvır zıvıra servet yatıramam.
İki yakası asla bir araya gelmeyen mütevazı bütçem bunu kaldıramaz.
Karun hazinem yok ve zaten de olmuş olsa dahi, 'günah bre' derim.
Dolayısıyla, en azından dış görünümde 'tıpkısının aynısı' izlenimini veren ve 'hakikisi'yle karşılaştırılamayacak oranda ucuz fiyata satılan 'sahte'lere gittik.
Kabul kabul, bana ahlakiyat ve ekonomi politik nutku çekmeyin!
Tüketici olarak dahi, 'alamet-i farika' yasası maddesinden'copyright' anlaşması yükümlülüğüne, bu işin hiç iler tutar tarafı olmadığını ben de biliyorum.
Fakat dediğim gibi, cüzdan yassılığı ve 'sinye marka' bombardımanı öyle önüne geçiyor ki, son tahlilde 'kalp mal' suçuna ben de iştirak ediyorum.
Lütfen bu defteri kapatalım, yine yüzüm kızaracak.
*
TEZGAHA baktık ki, 'onlu yaşlar grubu'nun sırtından düşmeyen ve her biri ayrı 'ünlü marka' tişörtler, gömlekler, süvitşörtler, eşofmanlar, montlar ibadullah.
Doğrusunu söylemek gerekirse de, benim gibi ehil olmayan bir gözün 'hakiki'yle 'sahte'yi ayırabilmesi maddeten mümkün değil.
Hepsi gayet cicili bicili ve hepsinde ya kocaman, ya da daha küçük olarak 'alamet-i farika' haykırıyor.
Ama baştan söyledim, şu an hangisi daha 'in'dir ben bilemiyorum ve zaten de bunun için beraberimde getirdiğim kerimeme, 'seç bakalım kardeşlerine' dedim.
Hanımefendileri, 'ben modayı, hele bu modayı hiç bilmem'buyurmaz mı?
*
FESÜPHANALLAH ve gel de, naçiz şahsımı tanıyan sempatik ve iyi dükkancının ısmarladığı çayı benimkinin başının üstünden boca etme!
Bir kere, ayol benim kızım, daha miniminnacık bir veletken babacığın ilk evlat heyecanıyla, dişinden tırnağından arttırıp ta Londra'lardan o güzelim ekose etekleri, o canım kaşmir robları getirdiğinde, 'ben demode şeyler giymem' diye rest çekip, sınıfındaki öteki çocukların sırtına geçirdiği 'marka'ları dayatan sen değil miydin?
Üstelik, daha dün, sevgiline hediye alacağın spor ayakkabıların mutlaka bilmem ne 'şoping merkezi'ndeki 'hakikisi'nden olması için allem edip, kallem edip pederciğinden para sızdırmadın mı?
Kaldı ki, oğlanlarla aranda kuşak kuşak fark yok, nasıl modayı bilmezmişsin?
Nazlanma ve en 'in', en 'moda', en 'marka' şeyleri kardeşlerine seç!
*
BEN bunları söyledim ama akıllı kızım öyle bir cevap verdi ki akan sular durdu.
'Baba' dedi, 'sen ‘teenager’ olayının toplumsal boyutunu anlamadın. Ben yimi dört yaşındayım ve on dokuz ve on beş yaşındaki ‘gençler’ için 'ihtiyar'ım.
Hadi onu bırak, ‘onlu yaşlar grubu’nun her an değişen ve kendi içinde bir ‘kod’, bir ‘şifre’, bir ‘alt kültür’ oluşturan modası için de çok ‘ihtiyar’ım.
Aynı tv kanallarında aynı klipleri seyretmiyor, aynı sms mesajlarında aynı lugatleri kullanmıyor, aynı internet sitelerinde de aynı ‘chat’lere girmiyoruz.
Çok farklı ‘alt kültür’lere ait olduğumuzdan çok farklı modalar yaşıyoruz.
Benim kardeşlerimin modasını izlemem mümkün olmadığı gibi, eminim ki büyük oğlan da küçük oğlanın ‘marka’larını izlemiyordur'.
*
DEDİĞİM gibi, kızımın yukarıdaki sözleri üzerine akan sular durdu.
Ve ben, 'in' modasından 'sinye' markasına; cep telefonu zilinden ayakkabı bağı düğümüne; rap şarkı ritminden burun halkası deliğine'onlu yaşlar grubu'nun tarihte hiç yaşanmamış ölçüde bir 'modernite dinamiği' oluşturduğunu anladım.
Apayrı bir 'tüketici öncüsü' ve'estetik yaratıcısı' olduğunu da anladım.
Tabii bu arada, reklam sektörü için 'temel hedef'e girdiğini de ıskalamadım.
Dolayısıyla, Kapalıçarşı tezgahçısına oğullarımın yaşlarını söyledik, tişörtlerin, süvitşörtlerin, falanların filanların hangisi için hangi marka olması gerektiğini o saptadı.