Yunan seçimleri, halklar kardeşliği

KURUCU Yorgo Papandreu biiir; oğlu Andreas Papandreu ikiii; ve nihayet, dedesiyle ortak isim taşıdığı için Helencedeki sempatikleştirme takısıyla “Yorgaki” diye anılan ve Pazar günkü seçimlerden muzaffer çıkan son Papandreu üüüç, demek ki yarım asrı aşan hayatımda, aynı familyadan inen ve “sol” cenahta yer alan üç Atina lideri tanımışım.

Haberin Devamı

“Sağ” kesimde ise bu rakkam bir nebze azalıyor.


İlkin yine dede Konstantin; sonra da bu defa yeğen ama tekrar Konstantin, yahut yukarıdaki takıyla“Kostaki” olmak üzere, toplam iki Karamanlis’e denk geldim.

O halde, Batı komşumuzda siyasi hanedanların; özellikle de iki kutuplu siyasi hanedanların hüküm sürdüğünü saptarsak, yanlışa düşmüş olmayız.


*  *  *


ANCAK
, bunu eleştirmek söylemiyorum. Çünkü Yunanistan illâ istisna oluşturmuyor.


Diğer bazı demokrasilerde de,  “aile ortamı” (!) icâbı politikayı kundaktan itibaren biberonla emmiş olan çocuklar, büyüdüklerinde hemen baba mesleklerine dalıveriyorlar. .


Artı, her hangi bir “meşhur ad”ı taşıyor olmak da “yürü ya kulum” işlevini görüyor.

Haberin Devamı


Nitekim buna en somut örnek olarak, kısmi farklılıklara rağmen ABD’deki Kennedy ricâlini ve başkanlık koltuğuna üç dönem oturmuş olan Bush familyalarını gösterebiliriz.


Her neyse, şimdi gelelim genç Papandreu’ nun önceki gün kazandığı seçim zaferine.

*  *  *


HAYIR
, burada uzun uzadıya, bir önceki Karamanlis iktidarını sarsan skandalları; Yunanistan’ın iktisadi krizden aldığı yaraları; işi hiç de kolay gözükmeyen yeni hükümeti bekleyen zorlukları sıralayacak değilim.


Sadece, Papandreu’nun seçim kampanyasında bazen değindiği ve hükümeti Türkiye’ ye karşı “mülayim” (!) politika izlemekle suçladığı demeçlerden yola çıkarak, PASOK iktidarıyla birlikte Ankara – Atina ilişkilerinin “limonişlemesi” ihtimali üzerinde duracağım.


Ve baştan söyleyeyim, belki bazı nüanslar hariç, böyle bir ihtimale şans tanımıyorum.

*  *  *


ŞANS
tanımıyorum, çünkü her şeyden önce Türkiye ve Yunanistan halkları; Türk ve Helen ulusları; Atatürk ve Venizelos mirasçıları, artık çok büyük ölçüde ba-rış-tı-lar !


Buradaki milâdı da heyhat yine çok büyük bir felâket, yani Körfez Depremi oluşturdu.


Afet, aslında zaten dost, zaten kardeş ve zaten müttefik olan iki halkın, iki milletin ve iki devletin hanidir felce uğramış insani duygularını aniden silkeledi. Sarstı. Harekete geçirdi.


Ve bin şükür ki, işte o gün bugündür de bu barışıklığı hayatımızda yaşıyoruz.


Nitekim, şimdi Türkiye’nin en salaş lokantalarında bile Helence plaklar basbas çalmıyor mu ? Aynı şey Selanik’te, Rodos’ta, Kos’ta Türkçe olarak tekrarlanmıyor mu ?


Üçüncü taraflara karşı da Türk seyirciler Helen takımlarını, Helen seyirciler ise Türk ekipleri desteklemiyor mu ? Hristo’yla Ayşe ve Ali’yle Vito dizileri ekran rekoru kırmıyor mu


Artı, THY ve Yunan muadilleri tekelci parsayı paylaştıklarından, onca sefere rağmen yine de Atina – İstanbul uçaklarında boş koltuk bulabilmek için mucize gerekmiyor mu ?


Taksim’den Laleli’ye Yunanlı ve Plaka’dan Kolonaki’ye Türk kaynamıyor mu ?

*  *  *

Haberin Devamı


İMDİİ
, hal böyleyken; yani bizzat halklar kaynaşmak yönünde dev adımlar atmışken, ister Yunanistan’da, ister Türkiye’de olsun, her hangi bir iktidar değişikliğiyle iki ülkeyi tekrar “düşmanlaştırmak” girişimine, öyle her babayiğid kolay kolay he diyemez.

Kaldı ki, Karamanlis’le arasında mevcut gözüken ve çoğu seçim retoriğini kapsayan kısmi nüanslar hariç, “Yorgaki” Papandreu da asla bir “Türk düşmanı” (!) falan değildir.


O halde Türk ve Helen ulusları kalbini ferah tutsun, kardeşliğimiz artık “politika ötesi” harçlarda yoğrulmuştur ve deprem sonrası da i-n-s-a-n beton armesiyle perçinlenmiştir.   

Yazarın Tüm Yazıları