BREH breh breh, Türkiye’de "antisemitizm", yani Yahudi düşmanlığı yokmuş!
Çocuk mu kandırıyoruz? Yoksa, kendin pişir, kendin ye usulü yalana mı inanıyoruz?
Hayır, Türkiye’de Yahudi düşmanlığı vardır ve iniş ve çıkışla, her zaman da olmuştur.
***
EVET vardır, olmuştur ve konu hayati bir önem taşıdığı için kronolojisine ve ayrıntısına daha sonraki yazılarda geleceğim ama, en önce döne döne şunu söyleyeyim:
Daha beteri, yukarıdaki Yahudi düşmanlığı son yıllarda, Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı ölçüde tırmandırılmıştır. Sonsuz tehlikeli bir boyut kazanmıştır.
Üstelik de, söz konusu tırmandırma Gazze olaylarından çok önce gerçekleşmiştir.
Geçen ayki İsrail saldırganlığıyla hiçbir ilgisi yoktur. Tamamen yerlidir.
Ve, bu nefreti körükleyenler dinci, muhafazakar veya klasik milliyetçi kesim değildir!
Ama tabii ki kabul ve inkárı ne mümkün, onlarda da böylesine vahim ve böylesine ciddi bir saplantı mevcuttur. Bunun kökenlerine de gelecek hafta değineceğim.
ONLARDIR ve başta cenaze ilánlarında "İbranilik" (!) keşfeden "profesör" (!) lákaplı o şarlatan müneccim olmak üzere, hanidir fokur fokur kaynatılan ve şimdi patlamak raddesine varan çadı kazanının tetikçileri, "Sabetayist" (!) avına çıkmış olan meczuplardır.
Hem geleneksel Yahudi düşmanlığı bu hazretlere az geldiğinden, hem de böyle bir "klasisizm" (!) genelde "dincilik"le özdeşleştiğinden, "ulusalcı" hezeyana bel bağlayanlar zırvayı ve kışkırtıcılığı, topu topu 300 - 500, hadi bilemediniz 1000 aileyle sınırlı kalan Selánik kökenli dönmelerden, tamamen hayali bir "Sabetayizm" uydurmaya vardırmışlardır.
Eh, sosyolojik vasatlığı gözümüze sokuyor, Türkiye’de komplo teorilerine tav olmaya hazır müşteri zaten ibadullah olduğundan da, tapon mallarını gayet güzel pazarlamışlardır.
Nitekim, kitaplardaki, gazetelerdeki, ekranlardaki, afişlerdeki isimlere şöyle bir bakın!
***
YUKARIDAKİ "Sabetayist"leri (!) "keşfederek" (!) en rezil ırkçılığı fütursuzlukla körükleyenler, káh açıkça, káh sinsice "ulusalcı" yafta taşıyanlar değil de kimlerdir?
Adolf Hitler’in Nürenberg Yasalarını bile mumla aratan ve tümüyle asparagas olan bir şecere dökümüyle yaz-dır-tı-lan; artı, en üst düzey AKP yöneticileri dahil, dindar ve mütedeyyin kanaat önderlerini bile, üç buçuk asır önce ölmüş bir Sabetay Zvi’nin "müritliği"yle (!) suçlayan kitaplar, market kasalarının önünde yok satmıyorlar mı?
Yahut, aynı doğrultuda yapılmış diziler ve filmler, Türkiye’deki "yeni antisemitizm"i kitlesel biçimde körükleyen ortak ideolojinin ortak "eser"lerini oluşturmuyorlar mı?
***
TABİİ ki öyle ve de tüm bunların zehri, zaten her zaman ve her yerde evrensel "antisemitizm"in bilinçaltı kökenini oluşturmuş olan "öteki" nefretiyle dışarı saçılıyor.
Bir nebze mantıki düşünen birisi için de, ürettikleri komplo teorilerinin, tá Edouard Drumont’un "Yahudi Fransa" kitabından; tá Çarlık ajanı Mathieu Golovinski’nin "Sion Bilgeleri Protokolü" sahtekárlığından; tá Nazi sinemacı Veit Harlan’ın "Yahudi Süss" filminden veya, tá merhum Nihal Atsız’ın "çıfıt" aşağılamalı makalelerinden beri daima ve daima o Yahudi düşmanlığını beslemiş olan komplo teoriyle tıpatıp benzeştiği göz çıkartıyor.
Evet evet, Türkiye’deki gizli Yahudi düşmanlığının Gazze’den çok önce kışkırtılması ve "yeni antisemitizm"e dönüşmesi, "laik" kimlikli "ulusalcılık"ın marifetini oluşturuyor.
Artı, salı günü değineceğim bir "gayr-ı resmi antisemitizmle" de örtüşüyor.
Ve, enayiliklerine doymasınlar, zaten aynı dertten fazlasıyla muzdarip olan bir bölüm "dinci" kesim derhal tongaya basanların en başında geliyor ki, bunu da salıya bırakıyorum.