Cahil arı sokasıca dillerine şimdi de bu deyimi pelesenk ettiler.
Lokman hekimin her derde devá reçetesi gibi, belki dazlak satıhta saç biter umuduyla, kel başlarına avuç avuç "devrim yasaları" ve "ihtilál kanunları" merheminden sürüyorlar.
Nitekim, "hukuk" adına AKP’yi kapatmak cüretkárlığına mı yeltenildi?
Yahut, hicáp giyinen insanlar "çağdaşlık" (!) adına aforozlanmaya mı çalışıldı?
Derhal, nane - limon niyetine "ihtilál kanunları" iksirinden kaynatıyorlar.
Ve tabii ki, buradaki "devrim" ve "ihtilál" kelimeleriyle Cumhuriyeti kastediyorlar.
* * *
OYSA hayır, böyle bir şey yok!
Asla olamaz!
Asla da olmadı!
Çünkü, "yasa" diye piyasa sürülen bu asılsız hukuk terimi ne Türkiye’de, ne de başka yerde, o devrimden seksen beş yıl sonra bile sihirli değnek niyetine kullanılmaya çalışıldı.
Her kapıyı açan maymuncuk ve her kaba dökülen salça olarak böyle cılkı çıkartılmadı.
Dolayısıyla, dur be ağam, dur be paşam, dur be "ulusalcım", dur be "laikçim"!
Şimdi önce "devrim nedir" sorusunu soralım ve sonra onun "yasa"sına gelelim ki,küláhımın dahi yutmadığı şu uyduruk terminolojinin cilásını serçe parmağıyla döküverelim.
* * *
BURADA ilkin bir parantez açmam gerekiyor.
Biline ki, bugün "derin egemenler"in süngüsü arkasına saklanıp "ulusalcı" ideolog kesilen ve "karanlıkçı maocular"dan "atmış sekizcivakıfçılar"a uzanan kesim Marksist geçindiğinden, daha düne kadar Cumhuriyet’i "gerçek devrim" (!) kategorisine katmazdı.
Çünkü malûm, aslında Karl Marx’tan sonra oluşturulmuş olan Marksist-Leninist lûgat pek bir havalarda satır karalar.
Öyle kolay kolay "devrim" payesi bahşetmez.
Sıfatı "hak etmek" için üretim ve mülkiyet ilişkilerinin değiştirilmesi şartını getirir.
Eh, 1923 Türkiye’sinde böyle bir iktisadi dönüşüm yaşanmadığına göre, daima şablon arayan bizim köşeli beyinler Cumhuriyet’i de "fasulyeden" sayarlardı. Burun kıvırırlardı.
Oysa, aynı Cumhuriyeti’miz tabii ki bir d-e-v-r-i-m’dir, bir ihtiláldir ve bir inkiláptır!
* * *
ÖYLEDİR, çünkü ana hatlarıyla "devrim" dediğimiz şeyin esas tarifi şudur:
"Mevcut statüko ve legaliteye karşı gerçekleşen ve eskisinin yerine yeni bir siyasi statüko ve hukuki legalite inşa etmeyi hedefleyen, kısmen kitlesel radikal eylem."
Burada, üretim ve mülkiyet ilişkileri türünden ekonomik unsurlar illá devreye girmez.
Zaten de láf aramızda, aynı Marx’ın kendisi dahi tüm Avrupa’yı sarsan ve üstelik başarısızlıkla sonuçlanan 1848 gelişmelerini "ihtilál" diye nitelemekten çekinmemiştir.
Dolayısıyla da, paradigmayı köklü biçimde değiştiren ve çokuluslu bir imparatorluktan ulus-devlete geçişi sağlayan Cumhuriyet, baştan sona dek bir d-e-v-r-i-m’dir. Bu, tartışılmaz!
O halde demek ki, nedámet getirdiklerini itiraf etmek dürüstlüğünden mahrum olsalar bile, "ulusalcı - laikçi" kesim 1923 Cumhuriyet’imize nihayet "ihtilál - inkiláp" demek "álicenaplığını" (!) gösterdiğine göre, buradaki birinci tanımda anlaşmış oluyoruz.
* * *
OYSA, beyaza "beyaz" demek anlamına gelen bu terminoloji ortaklığı hiçbir şeydir.
Bir olağanüstülük anı olan devrimler ilelebet sürmediğine; dolayısıyla da, yeni statüko o olağanüstü yasaları yeni legalitede ehlileştirdiğine göre, "ulusalcılar"ın "devrim yasaları" diye arkasına saklandığı "kara", kapkara maskeyi indirmek zorunluluğu ortadan kalkmaz.
Bunu yarın indireceğim ki, bakalım altında yasa mı var; yoksa bambaşka tasa mı var?