Paylaş
MHP Başkan Yardımcısı Şevket Bülent Yahnici'nin Nazım Hikmet Ran yorumunu burada saygıyla selamlarken, önce, içimde uhte kalmış konuya değineceğim.
Ben, Ran'a ‘Nazım’ denilmesine ifrit olurum. Sanıyorum ki bu densizliğin mazisi bizim ‘eski tüfeklerin’ Fransız komünistlerden çektiği kopyaya uzanır.
Zira malum, Bolşevik kodaman Maurice Thorez ‘popüler samimiyet’ yaratmak için kendisine vaftiz adıyla hitap ettirtirdi. Ama sıkı mı TKP taifesi Moskova Lux Otel'de Stalin'i ‘Halkların Beybabası’ diye alkılamış Şefik Hüsnü'yle böyle yüzgöz olsun? Alimallah, Doktor ‘proleter disiplin’ şamarını çakıverir.
Dolayısıyla, adı enseye tokat söylenecek tek ‘kızıl’ olarak Şair kalıyor!
Peki ama sana nereden ‘Nazım’ oluyor be mübarek adam ? Beşik kırtması mısınız ?.. Yedi göbek hısımlığınız mı var ?.. Mahpusta volta mı attınız?..
Ran, evrensellik kazanmış her istisnai şahsiyet gibi ancak isminin tümüyle veya soyadıyla anılabilir ki, solculuk, sağcılık, yoldaşlık burada sökmez!
Hiç bir sevgi duygusu küstahlık sınırındaki saygısızlığa zemin oluşturmaz.
Neyse, içimi biraz boşalttım, gelelim şimdi ‘vatan hainliği’ meselesine...
* * *
YAHNİCİ'nin yorumundaki ilk bölümü siyaseten anlıyorum, ama katılmıyorum.
Çünkü, velev ki ömrünün sonuna doğru ‘büyük yalan’ı farketmiş olsun, Hikmet hem komünistti; hem de inanç itibariyle ateist, en azından agnostikti.
Ran'a ‘iade-i itibar’ sağlamak için onun kişiliğini yontmanın anlamı yok.
Zaten neyi değiştirir ki? Kızıl ve dinsiz olmak kimseyi ‘vatan haini’ (!) yapmaz! Tıpkı, faşist veya şeriatçı olmanın da yapamayacağı gibi...
Çünkü, ‘vatanseverlik’ sonsuz görece bir kavramdır. Bin yorumu vardır.
Vatanı farklı açıdan severken farklı fikirlere inanmak; inanırken de yanılmak mümkündür. Bu fikirler her şey, bu yanılgılar ise çok vahim olabilir.
Fakat hiç kimse ‘a priori’ ‘vatan haini’ değildir ! Olamaz !
Zaten ‘vatan hainliği’ de zamanda ve mekanda izafidir. Bileği kuvvetli ve cazgırlığı yüksek olanlar, ‘kim sana tapusunu verdi’ demeye kalmadan kendi ‘vatanseverliklerini’ hakim kılarak diğerlerini ‘vatan haini’ ilan ederler.
Ama belli olmaz, bir süre sonra devran değişir. Mütareke İstanbul'u Kuvay-ı Milliye Ankara'sını ‘hıyanet-i vataniye’yle suçlarken kendisi bu suçtan hüküm giyiverir. ‘Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler' diyerek Nazım Hikmet hakkında ‘vatan haini’ kampanyasını açmış olan gazete aniden Ran'a avukat kesilir.
Ve, MHP yöneticisi yerden göğe kadar haklıdır, Türk milletine ‘Kurtuluş Savaşı Destanı’nı armağan etmiş büyük şair tabii ki ‘vatan haini’ değildir!
Ötesi, Mehmet Akif Ersoy kadar bir ‘vatan şairi’dir.
Bana sorarsanız da, sanat yönü itibariyle, Yahya Kemal Beyatlı ve Necip Fazıl Kısakürek'le birlikte 20. yüzyıl şiirinin üç dahi isminden biridir.
* * *
OYSA ben Ran'ın fikriyatına toptan karşıyım. Anti komünistin daniskasıyım.
Yine neyi değiştirir ki ?
Şeriatçı değilim diye Akif'i; faşist değilim diye Pound'u; mukaddesatçı değilim diye Fazıl'ı inkar etmem mümkün müdür ki de Hikmet'i dışlayayım ?
Böyle bir edebsizlik nesnel mantığa ve evrensel sanata sığar mı ?
Kaldı ki, doğru yanlış; eğri düz; ben bu vatanı kromozom formülüme kadar sevmesini, O'nun adını telaffuz etmenin dahi ‘vatan haini’ damgasını yemeye yettiği bir dönemde, beni ‘bu vatan bizim’ diye haykırtan Ran'dan öğrendim.
İdeolojide yanılmış! N'apalım, 20. yüzyıl macerasında yanılan çok oldu...
Üstelik, beni de yanıltmış ! N'apalım, kafamı çalıştırıp yanılmasaydım...
Hiç bir yanılgı, hümanist ve evrensel boyutuna ek olarak, Nazım Hikmet Ran'ın ‘vatan şairi’ kimliğini ortadan kaldıramaz !
Ve, gülerim ahmaklara, hiç bir yargı O'nu ‘vatan haini’ kılamaz!
Paylaş