Zira "Milliyet" yazarı dünkü makalesinde, CHP İzmir milletvekili Canan Arıtman’ın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e nefret ırkçılığı kusması karşısında, aynı parti genel başkanı Deniz Baykal’ın iki arada bir derede tutum takınmasını "uygarlık açığı" olarak tanımladı.
Çünkü malûm, Baykal önceki günkü olağanüstü Kurultay’da konuyu dostlar alışverişte görsün kabilinden bir değinmeyle geçiştirdi. Suya sabuna dokunmaktan kaçındı.
Bırakın iki küpesinden tutulup Arıtman’ın ihraç edilmesini falan, kendisi iki dudağını bir araya getirip, şöyle biraz dişe dokunur bir kınama ifade etmeye dahi tenezzül buyurmadı.
"Bizim için kimsenin dini ve kökeni önemli değildir" diye yuvarladı ve de nokta!
***
ŞİMDİ düşünün ki, adı geçen parti kendisinin "sol" (!) olduğunu iddia etmektedir.
Yani CHP, deyimin Fransızca lügate girdiği 28 Ağustos 1789 gününden beri, "hümanizma" denilen insaniyetçilik ve de tabii ki özgürlükçülük, eşitlikçilik, kardeşçilik gibi evrensel değerlerle bütünleştiği varsayılan bir kavramı kullanmaktadır.
Ama aynı CHP’nin hanım milletvekili öz be öz kendi Cumhurbaşkanı’nı töhmet altında bırakabilmek için, onun "Ermeni kökenden" (!) indiği iftiracılığından medet ummaktadır.
Öyle ki, ilk ırkçı teorisyenlerden Gobineau’nun ve Taine’nin; sonra onlardan aldıkları ilhamla, yurttaşlarına en az dört kuşak öncesine uzanan bir "arilik belgesi" (!) şartını koşan Nazilerin izinden yürüyerek, "ana tarafından araştırılsın" (!) çirkefliğine başvurmaktadır.
Ve, söz konusu parti aynı zamanda, "uluslararası" anlamına gelen "enternasyonal" kelimesinin tabeláda en başa konduğu bir sosyalist kuruluşun üyesi bulunmaktadır.
***
OYSA, ağza bir parmak bal çalan bu göstermelik manzaraya rağmen, işte aynı CHP’nin lideri Baykal, kafatasçı ve saf kancı üyesini derhal ihraç etmek yerine, láfı yuvarlıyor.
Böyle bir "aşağıdan alma" karşısında daha da cesaretlenen Arıtman ise dozu yükseltiyor ve bir üst perdeden celálleniyor. Nedámet getirmek ne kelime, meydan okuyor.
"Beni eleştirenler içimizdeki diasporadır" diye "posta koyuyor" (!).
Eminim ki, o 1789 tarihinden beri geçen 219 yıl boyunca hiçbir kitle partisi "sol" kavramı dünyanın hiçbir yerinde böylesine ayağa düşürmedi ve böylesine tahrif etmedi.
Zaten İdiz’in "uygarlık açığı" dediği şey de işte tam buraya odaklanıyor.
***
BURAYA odaklanıyor, zira CHP’nin yansıttığı manzara hiç de istisna oluşturmuyor.
Onun "uygarlık açığı" aslında bütün bir toplumun "uygarlık açığı"nı ele veriyor.
Şöyle ki, eğer Deniz Baykal ırkçı milletvekili karşısında "aşağıdan almak" zorunda kaldıysa, bu, kaçın kurası politikacının o toplumun nabzını tutuyor olmasından kaynaklandı.
Yani, "hoşgörü" edebiyatına rağmen Arıtman tarafından temsil edilen zihniyetin ne denli kökleşmiş olduğunu bildiği içindir ki, "ayağını denk atmak" ihtiyacını hissetti.
Çünkü, Ermenileri aşağılayan tekerlemelerle büyüyen; hakem protestosunda "Yasin’lerle çıktık yola, Ogün’leri unutma" diye bağıran ve 1915 Tehcir’i için özür dilenmesini de "vatan hainliği" (!) ilán eden genel toplumsal ruhiyat, hiç şüphesiz ki, diğer toplumların evrensel değerleriyle kendi yerel değerleri arasında derin ve bariz bir "uygarlık açığı" olduğunu ortaya koyuyor.
Her taşın altında "Sabetayist" (!) arayan ve keşfeden bir zavallılıkla bütünleşiyor.
Dolayısıyla da, bütün "sol" değerlerin içine eden CHP’nin kafatasçı ve saf kancı üye barındırması, yukarıdaki durumun çok doğal ve aslında gayet detay bir uzantısını oluşturuyor.
Ve bilelim ki, genel "uygarlık açığı"nı kapatamadığımız müddetçe, heyhat, "Ermeni kökenli" (!) olmayı suç ve zül addeden ırkçı milletvekillerinin çenesini hiç kapatamayacağız.