Unutmayan İspanya

PAZAR günkü İspanya seçimlerini "sol" iktidar kazandı. Ama "sağ" da kaybetmedi.

Şöyle ki, Başbakan Jose Luis Rodriguez Zapatero’nun lideri olduğu Sosyalist Parti 2004 oylamasına kıyasla nispi bir artış elde etti. Dört yıl daha hükümette kalmayı garantiledi.

Ancak, Mariona Rajoy önderliğindeki Halkçı Parti de başarılı performans sergiledi.

O da oy arttırdı ve ikisi arasındaki fark aşağı - yukarı yüzde üç civarında kaldı.

Fakat bunlara karşılık, gerek komünist - ekolojist ittifak; gerekse de Katalan ve Bask milliyetçisi partiler ciddi bir yenilgiye, háttá hezimete uğradılar.

Bazıları parlamento grubu kurmak hakkını bile yitirdiklerinden, sahneden çekildiler.

Başka bir deyişle, önceki günkü seçimlerle birlikte İspanya ku-tup-laş-tı!

* * *

AMA dikkat, buradaki "kutuplaşmak" fiiliyle sırf iki partili tercihi kastetmiyorum.

Bu, záhiridir ve buzdağının su sathında görünen kütlesini oluşturmaktadır.

Temel olgu; daha doğrusu tehlike, diktatör Franko sonrasında sağlanmış olan "ulusal konsensüs"ün artık cidden kırılganlaşmış olmasından kaylanıyor.

Yani, "kutuplaşmanın" esas sebebini, otuz yıl önce "gömülmesine" (!) ortak karar verilen 1936 - 1939 İç Savaş hortlaklarının yeniden zuhur etmesinde aramak gerekiyor.

Çünkü, Jean-Jacques Rousseau’nun "Toplumsal Sözleşme"sine atfen eğer modern İspanya için de bir "Unutkanlık Sözleşmesi"nden söz edersek, işte o sözleşme bozuldu.

İrádi biçimde silinmek istenmiş olan bir kolektif hafıza, tekrar irádi biçimde tazelendi.

Ve, nasıl ki söz konusu İç Savaş’ta "sol" ve "sağ" taraflardan hiçbiri "masum" değildi, yukarıdaki yersiz ve gereksiz "hafıza tazelemesi"nden de yine iki taraf sorumludur!

* * *

EVET iki taraf sorumludur ve heyhat, buradaki ilk sorumlu da Sosyalist Parti’dir.

Zira, Zapatero işgüzárlık edip, İç Savaş’ın 70. yıldönümü münasebetiyle "Franko mağdurları" yasasını çıkartmakla, Pandora’nun kutusunu kendi elleriyle açmış oldu.

Körlenmeye yüz tutmuş olan karşılıklı acı ve nefretleri yeniden bileyledi.

Nitekim, tabii ki asla sütten çıkmış ak kaşık olmayan ve "yaşasın ölüm" anlamındaki o korkunç "viva la muerta" şiarından inen İspanyol "sağ"ı da bu defa kendi defterlerini açtı.

Sen misin Frankistlerin köy köy kurşuna dizdiği mezarları kazmaya kalkan, onlar da Cumhuriyetçilerin öbek öbek katlettiği papazların, rahibelerin, subayların şeceresini sundular.

Kapanmış, en azından kapanmaya yüz tutmuş yaralar ániden, tekrar ceráhat topladı.

Ve, zaten "Kara Katolik" kökene uzanan aynı İberya "sağ"ı, işi, Başpiskoposluğun pazar günü öncesinde seçmenlere "sosyalistlere oy vermeyin" çağrısı yapmasına vardırdı.

Dolayısıyla, "hissi" (!) Madrid lideri bir mağduru öne çıkartmakla hem diğer mağduru "incitti"; hem de "siyasi" pot kırarak, İspanya’nın yeniden kutuplaşmasına çanak tuttu.

* * *

FAKAT şüphesiz, kilise müdahalesine rağmen "sol"un yine de başarı elde etmesi, modern ve demokratik İspanya’nın ciddi biçimde laikleştiğini ortaya koyuyor.

Ancak, bu, birbirlerine yakın skorların ve öteki parti tasfiyelerinin de ispatladığı gibi, yukarıdaki "kutuplaşma" gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Zıtlaşan manzarayı gizleyemiyor.

O halde demek ki, vahim travmalar yaşamış toplumlarda, kasten unutulmak istenmiş bir "kolektif hafıza"yı aradan uzun, upuzun müddet geçmeden tazelemenin hiç álemi yok!

Zira, otuz yıl; yarım yüzyıl; háttá çoğu defa bir asır insanlık tarihinde nedir ki?

Yaşanmış olan bu sürede hayaletlerin tamamen gömüldüğünü sanıyorsunuz, ama ufak bir kıvılcım, minik bir dürtükleme, İspanya gibi bir ülkede dahi onları tekrar hortlatıveriyor.

Evet evet, insanların bazen bazı şeyleri bir; iki; üç insan ömrü unutması gerekiyor.

Çünkü, yine bazen, o insanlar ancak bir; iki; üç insan ömründe aklını başına topluyor.
Yazarın Tüm Yazıları