DİLSE dil; bayraksa bayrak; özerklikse özerklik; hükümetse hükümet; televizyonsa televizyon; zaptiyeyse zaptiye, daha ne istiyorsunuz bre?
Bağımsızlıkmış...
Elinin körü, nah üçün birini alırsınız!
* * *
BASK milliyetçiliğini kastediyorum. Yakında bu konuyu tekrar çok konuşacağız.
Çünkü hem Madrid parlamentosu, hem de İspanyol mahkemesi, tedhiş örgütü ‘‘ETA’’nın ‘‘yasal’’ (!) aynasını oluşturan ‘‘Batasuna’’ partisinin kapatılması yönünde ışık yaktı.
Eli kulağındadır, bugün yarın, kalleş terör karşısında sahtekar bir ‘‘üzüntü’’ ifade eden fakat aslında o terörün adam devşirme paravanası olan ‘‘legal vitrin’’e kepenk indirtilecek.
Normaldir, demokrasi kendini savunuyor.
Demokrasinin zaaflarını kullanarak ona kahpece çullanan katillere karşı tedbir alıyor.
Şimdi konuyu biraz daha derinden inceleyelim.
* * *
LYON başkonsolosumuz Akın Özçer'in iki ciltlik ‘‘İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği’’ başlıklı harika incelemesinden de anlaşılacağı gibi, aslında sorunun kökeninde istavrozlu kilise çomağı vardır. Gerici nitelik ve ‘‘mikro milliyetçi’’ hezeyan belirleyicidir.
Velev ki bugün ‘‘ETA’’ da, ‘‘Batasuna’’ da‘‘marksist - leninist’’ geçiniyor olsunlar.
Bir kere, yukarıda dediğim gibi, Avrupa'nın en demokratik ve en adem-i merkeziyetçi ülkelerinden biri olan İspanya bağımsızlık hariç, Bask ulusuna istisnasız tüm haklarını verdi.
Bu arada parantez açayım, bana göre ‘‘ulus’’ falan değil ama hadi öyle kabul edelim.
Fakat ‘‘bağımsızlık’’ vermedi ve niye verecekmiş ki? Ne münasebet?
Bir; hiçbir devletöyle ‘‘güle güle, sağlıcakla git’’ diye bol keseden toprak bahşetmez.
İki; ora halkının bağımsızlık arzu ettiği de nereden çıktı? Kim uyduruyor?
‘‘Batasuna’’nun tüm Bask bölgesinde aldığı oy işte topu topu yüzde onla sınırlı.
Diğer herkes, bugün mevcut özerklik çerçevesinde İspanyol olarak yaşamak istiyor.
Ama ‘‘tarihi ülke’’ asparagasını diline dolamış ‘‘ETA’’ zibileri Bask yöresine ilaveten Madrid'den bir de Navarro eyaletini; Paris'ten ise Güney Batı Fransa'yı talep ediyor.
Allah gözünü doyursun ve tekrarlıyorum, nah üçün birini alırsın!
* * *
ŞİMDİburada tekrar iki şey saptamamız gerekiyor:
İlk nokta şu ki, çoğunluktan tamamen tecrit olan ‘‘ETA’’nın bizzat Bask ülkesinde de marjinalleşerek cinayet, tehdit ve haraçla soluyan bir katil güruhuna dönüşmesi, Madrid'in son yirmi yıldır uyguladığı demokratik adem-i merkeziyetçiliğin zaferine tekabül ediyor.
Hak verildi, dolayısıyla hakkın ötesini isteyenler artık haktan da, halktan da kopmuştur.
Fakat iki; ‘‘Batasuna’’nın yasaklanması zaten çözümlenmiş olan ‘‘Bask Sorunu’’ açısından bir şey ifade etmeyecek olsa bile, ‘‘mikro milliyetçi’’ sorunu çözümleyemeyecektir.
Demokrasinin kendini savunmak meşruiyetine rağmen, eşkiya şu veya bu şekilde yine demokrasinin zaaflarını kullanacak ve başka bir ‘‘legal vitrin’’de melanetini sürdürecektir.
Başka bir deyişle, İspanya bu melanetin kökünü kazımak için kendisini totaliter bir ülkeye dönüştüremeyeceğinden, kahpe tedhişçilik daha epey bir vakit devam edip gidecektir.
Evet, demokrasi budur ve heyhat, o demokrasinin zaaflarından yararlanan demokrasi düşmanlarına karşı kimsenin elinde sihirli bir reçete yoktur.
Fakat demokrasinin böyle bir reçete yoksunluğu ona aynı zamanda, demokrasi düşmanlarına karşı ‘‘nah, üçün birini alırsınız’’ diyebilmek hak ve selahiyetini sağlar.