Haberi müjde niyetine okuduğumda, ilk bakışta içim iyimserlikle doldu. Sevindim.
Ama dikkat, sadece ilk bakışta !
Çünkü Batı Avrupa’da insan ömrü eskiyle kıyaslanamayacak ölçüde uzamış.
Tabii, iyi-kötü, aksak-topal olsa bile, siz o coğrafyanın içine Türkiye’yi de katın.
Ve işte aynı Batı Avrupa’da, örneğin 1880 - 1890 arasında erkeklerin hayat ortalaması 43,5, kadınlarınki ise 46,6 yılken, 2004 - 2007 arasında aynı ortalama birincilerde 76,7, ikincilerde ise 82,4’e yükselmiş.
Eh, ne álá !
Eh ne álá tabii, zira kim erkenden mezarı boylamak ister ki ?
"Ah, ah, işte torun tosun sahibi de oldum, artık Rabb’ıma kavuşsam" diye iç çekenlerin riyakárlığına hiç aldırmayın. Asla İnanmayın.
Herman Hesse’nin o enfes "İhtiyarlık Günlükleri"den, "Ölümden Sonra Hayat Var mı?" türünden palavra edebiyata, konuya ilişkin olarak cilt cilt kitap devirdim ama, güle oynaya musalla taşına yatmak istediklerini iddia edenlerin tek kelimesine ikna olmadım.
Çünkü, velev ki bir asrı devirmiş olsun, hiçbir insan öbür tarafı boylamak istemez.
Bu cihette hálá daha çok işi olduğunu düşünür ki, yerden göğe kadar da haklıdır.
89’LUK İNGİLİZ LEYDİSİ
Üstelik, şimdi burada Freud’cü ruhbilim tartışmalarına girecek değilim ama, "ölüm korkusu kompleksi"nin bizim bütün varlığımızı da belirlediği kesin bir vakıadır.
Dolayısıyla, dediğim gibi, yukarıdaki müjdeli haber ilk bakışta çok hoşuma gitti.
Ancaaaak?
Ancağı şu ki, efendim davulun sesi uzaktan hoş geliyor ama, madalyonun bir de öteki yüzü var. Ve işte tam orada, işler çok fena halde çatallaşıyor.
Torun meselesini kastediyorum.
Evet "torun meselesi", zira çocuk yapmak yaşı ne kadar ertelenirse ertelensin, ömür ortalaması uzadığı için büyük ebeynlerin hem torunları; hem torunların çocuklarını; háttá ve háttá, hem de torunların torunlarını bile görmek şansı giderek yükseliyormuş.
Ve de tabii ki, dedeler ve nineler için yandı gülüm keten helva!
Öyle, zira en önce, hangi büyük ebeveyn bunların adını beynine kazıyabilir ki?
Nitekim de, aynı haber seksen dokuz yaşındaki bir İngiliz leydisini örnek veriyordu.
Hatuncağızın dört çocuğu; oradan itibaren yirmi bir torunu; nihayetinde de seksen torun çocuğu varmış ki, kadın internette kendi adına "blog" açmış ve isimleri nasıl hatırlayabileceği konusunda diğer "enternotlar"a akıl danışmaya başlamış
Eh, Rabb’ım daha ömür ihsan eylesin, bir on - yirmi sene daha yaşayıp torun torunlarının da yüzlerce sayıya vardığını düşünün, bu takdirde insan gerçekten çıldırır.
Sonra, sorarım size, durum böyle olduğu takdirde, bilmem kaç torununuza ek olarak bir de onların çocukları ve torunları bayramda seyranda el öpmeye gelmeyecekler mi ?
Tabii ki bir an önce gitsinler de tekrar Herman Hesse’nin "İhtiyarlık Günlüğü" sukûnetine dalalım ama heyhat çaresi yok, kapı dandun, işte cümbür cemaat teşrif buyurdular.
Ve mübarekler dana sürüsü, tekrar zil, birileri gidip, diğerleri eşiği eskitiyor.
Peki de, hadi harçlıktan geçelim çünkü bu takdirde değil bir yıllık emekli maaşınızı, yastık altında sakladığınız cenaze paranızı bile kimi zaten kazık kadar olmuş, kimi de kundakta cıyaklayan arsızlara kaptırırsınız ama, asgári bir jest yapmayacak mısınız ?
"Nazik" (!) ve "sevecen" (!) bir büyük ebeveyn olduğunu ispatlamak ahmaklığına düşüp, onların ceplerine bir ipek mendil; hiç olmazsa patiskasını koymayacak mısınız?
Yine yandı gülüm keten helva!
ŞEKERLEMECİ HİSSESİ
Öyle, çünkü Mahmutpaşa toptancısından düzineyle alsanız dahi, bırakın ipeğini, beyaz patiska mendilin bile kaç liradan satıldığını galiba bilmiyorsunuz. Yıkım, yıkım!
Háttá, yine geçtim kilosu anasının nikáhı fiyattan öyle alafranga madlen çikolatayı, bu kadar kişiye ağız tatlandırması dahi yine bir yıkım!
İkram edeceğiniz fıstıklı lokum ve badem ezmesinden torunlar; torunların çocukları ve bir de onların sıpaları birer tanecik atıştırsa; artı, tek gelmeyeceklerine göre bunların, karıları, kocaları, sevgilileri, nişanlıları da şekerliğe uzansa, eğer borsaya girdiyse, size daha önce "Ali Muhittin Hacı Bekir ve Mahdumları"ndan hisse senedi almış olmayı tavsiye ederim,
Tabii, Noel hediyesi faslından dolayı Hıristiyan kültürden dedelerin ve ninelerin durumu çok daha fecaat bir durum arzedecektir ki, bu konuya zaten değinmeyeceğim.
Evet işte böyle, daha uzun ömürlü yaşadığımız ve yaşayacağımız için tabii ki mutlu olmamız gerekiyor ama, yukarıdaki "torun meselesi"ne gelince bende şafak atıveriyor.
Haa pardon, konunun beni neden bu kadar ilgilendirdiğini söylemeyi unuttum.
Allah en gecinden versin, henüz torunum yoksa bile; bu defa Allah bağışlasın, benim boy boy ve yaş yaş dört çocuğum olduğu için kendimin de yukarıdaki türden bir "potansiyel dede" olabileceğini düşünüyorum ve dolayısıyla, haberi okuduğumdan beri kabuslar görüyorum.