İNSAF, 11 Eylûl’ün beşinci yıldönümünde dahi "komplo teorileri" gırla gidiyor.
Malûm, Washington’daki "Pentagon"a aslında uçak çakılmadığı incilerinden tutun da, saldırı günü Musevi kökenlilerin New York’taki "İkiz Kuleler"e gitmediği iddialarına dek, "flaş"ı (!) ancak ve ancak "sivri akıllar"da çakabilecek her şeyi okuduk, gördük, işittik.
Daha doğrusu, okuduğumuzu, gördüğümüzü, işittiğimizi sanıyorduk.
Zira, 21. Yüzyılı başlatan olaya ilişkin "komplo teorileri"ne bir yenisi daha eklendi.
* * *
MEĞER, söz konusu kuleler bizzat Amerikan servisleri tarafından ve temele patlayıcı konularak çökertilmişmiş. Bitişik yapıların yıkılmaması da buna "delil" (!) oluşturuyormuş.
Oysa, kıyametin hemen ertesinde ve sırf ABD’de değil, Çin’deki Harbin Üniversitesi dahil dünyanın pek çok mühendislik fakültesinde, maketler üzerinde pratik deneyler yapıldı.
Hem hesap kitap,hem de "inşaat termo-dinamiği" testleri, patlamayla doğan ısının o dönem teknolojisindeki metal iskeletleri erittiğini ve dolayısıyla, "WTC" binalarının tıpkı naklen yayınlarda izlendiği gibi, kendi üzerlerine yıkılacağını aritmetik formüllerle ispatladı.
İşte zaten hayati kelime de bu "a-r-i-t-m-e-t-i-k" sözcüğünde odaklanıyor!
* * *
ÖYLE, zira aritmetik yalnız "iki artı iki, eşittir dört" toplamasına tekabül etmez.
Yukarıdaki işlem öz itibariyle bir sonuçtur.
O sonuca götüren "sebepler" ise "rasyonel mantık" dediğimiz "akılcılık"tan doğar.
Kökeni Eski Yunan’a uzanan ve "modern zamanlar"la bütünleşen bu "akılcılık" ise hálen yaşamakta olduğumuz "postmodern zamanlar"ın "gayr-ı mantıkçılık"ıyla uzlaşmaz.
Yani, "aritmetik akıl" asla ve asla "iki artı iki, eşittir üç" hezeyanına inanmaz.
Dolayısıyla da, 11 Eylül’ün Müslümanlara ve ezilenlere karşı "savaş" (!) başlatmak için bizzat ABD tarafından ayarlandığını öne süren "komplo teorileri"ne zırnık prim vermez.
"Somut delilleri ve sebep sonuç ilişkisiyle ispatla bakalım" der, sayfayı kapatır.
* * *
OYSA, adı üzerinde "post", bugünün "zihin kalpazanları" hem kendilerinden önceki "modern mantık"tan etkilendikleri; hem de "rasyonel aklın" hanidir kazanmış olduğu mevzileri öyle kolay kolay zaptedemeyecekleri için, kaçak ve kahpe güreşiyorlar.
Belden aşağı ve minder dışı vuruşlarını da "komplo teorileri"yle gizliyorlar.
Yani, inandırıcı olmayacağı için, dobra dobra "iki artı iki, eşittir üç" diyemiyorlar.
Örneğin, uzun bir dershanedeki sınavda, yukarıdaki kalpazan arka sıra komşunuzdur.
Kopya fısıldar gibi, "tahtadaki ilk rakam iki değil bir, sonuç üç" diye mırıldanıyor.
"Ne münasebet canım, beyaz tebeşirle işte iki yazılı" karşılığını veriyorsunuz.
O, "kuyruğu yamukve bir gizli duruyor" diye ısrar ederek sizi kör yerine koyuyor.
Eğer gözlerinize güvenmiyorsanız, işte mandepsiye geldiğiniz resmidir!
* * *
ŞİMDİ iki şık var: Ya "postmodern komplo teorisyeni"nin kasten içinize düşürdüğü kurda kanıp sınav kağıdını "üç" cevabıyla teslim edecek ve heyhat, sınıfta çakacaksınız.
Yahut da, gözbebeğinizden, işlem kurgunuzdan ve yanınızdakinin kalleşliğinden emin olduğunuz için ona "başka enayi ara" diyerek kağıda "dört" yazacak ve sınıfı geçeceksiniz.
Dolayısıyla, ya "İkiz Kuleler"i bizzat ABD servislerinin bombaladığı zavallılığına inanıp bir o kadar zavallı beyninizi enkázın altında bırakacaksınız ki, mehel olsun!
Ya da, "aritmetik aklın" ürettiği "bina termo-dinamiği"nden ve "rasyonel aklın" irdelediği "irrasyonel intihar eylemciliği"nden hareketle, 11 Eylûl’de başlayan 21. Yüzyılın "mantıkçılık"la "gayr-ı mantıkçılık" arasında bir ölüm kalım savaşı olacağını göreceksiniz.
İlk seçenek o lánetli intiharla; ikincisi ise insani hayatla bütünleşiyor!