Tarihin Ergenekon’u

BOYUMDAN büyük láf etmeye kalkışmayacağım. Yani, "tarihin çarkı geri döndürülemez" gibisinden kehánetler buyurmayacağım. Zira biliyorum ki, o tarih devasa bir kaostan oluşur. Dehşet bir hercümerçte yuvarlanır.

Ne evvelden öngörülebilir, ne de maziden saptanabilir. Ama, iradeciliğin yerine bu gerçekçiliği benimsemek aşağıdaki olguyu değiştirmez.

* * *

O da şu ki, en azından modern zamanlardan, yani sosyal coğrafyaların birbirlerinden etkilenmeye başladığı dönemden beri, her çağın ve her devrin bir "genel gidişat"ı vardır.

Hayat, dünya ve insanlık, üç aşağı beş yukarı belirli bir "ana rota"da seyreder. Hele hele, komünizmin yıkıldığı ve küreselleşmenin oturaklaştığı 1989 yılından bu yana, liberal demokrasiyle özdeşleşen o "ana rota" çok daha netlik ve iç içelik kazanmıştır.

Ama doğru, yukarıdaki "genel gidişat" helezoni değildir. İstikrarlı bir seyir izlemez.

Duruma, sosyolojiye, coğrafyaya göre zikzaklar çizer. Batar ve çıkar. İner ve yükselir.

Ancaak, böylesine "yol kazaları"na rağmen yine de, çok hayati ve çok evrensel bir gelişme olmadığı takdirde tarihe o "esas doğrultu" damga vurur ve vurmaktadır.

* * *

FAKAT, bu "esas doğrultu"ya zıt düşen; akıntıya kürek çeken; eski sürecin değer ve kavramlarını yeni süreçte de hakim kılmak isteyen sistem ve paradigmalar aniden yok olmaz.

Yani, mevcut s-t-a-t-ü-k-o’yla hem zihnen, hem de bedenen eklemleşmiş olan güçler "artık bizim defter kapandı, o halde hadi eyvallah" diyerek efendi efendi çekip gitmezler. Varoluşlarını bir süre daha sürdürürler. Hayat memat kaygısıyla mukavemete geçerler.

Yani, zihni sultalarını ve sınıf ayrıcalıklarını korumak için "tarihe karşı" direnirler.

Örneklersek, "ulusalcı" ideolojiden "Ergenekon sanıkları"na veya AKP’yi kapatma davasına, bunların her biri aynı tür statüko direnişidir.

Üstelik, can havliyle taarruza geçecek bir statüko taktik başarılar da kazanabilir.

Zaten böylesine "çıkışlar" da yukarıda değindiğim "yol kazası" kategorisine girer.

Nitekim, 28 Şubat postmodern darbesi "tarihe direniş güçleri" açısından yukarıdaki cinsten bir "taktik başarı"dır ki, AKP kapatıldığı takdirde aynı başarıyı tekrarlamış olacaktır.

* * *

OYSA "yol kazaları" yukarıdaki "genel gidişat"ı fazla değiştirmez. Değiştiremez.

Çağın dayattığı rotaya tornistan yaptırtamaz. Gemiyi varılacak limandan döndüremez.

Madem ki tarih iradeden özerktir, müdaheleler seyri ancak bir noktaya kadar etkiler.

Ama tabii ki kabul, o müdahaleler o "tarihin çarkı"nı yavaşlatır. Zaten yavaşlattılar.

Statüko, sözkonusu 1989 virajından beri ülkemizin evrimini yokuşa sürdü. Frenledi.

Káh "ulusalcı" fırtına kopartarak; káh öcü yaratarak; káh "Eldiven" yumruğu hazırlayarak; káh da "Ergenekon" kurarak, Türkiye’de hayatın ve dünyanın "esas doğrultu"suyla uyum sağlayacak yeni bir statükonun oluşmasını erteledi ve erteletti.

Fakaaat!

* * *

FAKATİ şu ki, yine büyük láf etmekten çekindiğimden, eski statüko için "eninde sonunda tarihin çöplüğüne atılmaya mahkûmdur" demek istemiyorum.

Ama, eskisi yenisinin doğum sancılarını ancak bir raddeye kadar önleyebilir.

Zamanda sınırlı ve mekánda kırılgan taktik kazançlarını zamanda kalıcı ve mekánda muhkim "stratejik zafer"e dönüştürmek şansı sıfıra yakındır. Devranı da, denizi de bitmiştir.

Buna karşılık, "stratejik hezimet"e uğramak şansı çok yüksektir! Bire bindir!

Zaten "Ergenekon Davası" da, tarihin "genel gidişat"ına ayak uydurmaya başlayan bir Türkiye’de eski statükonun uğradığı bu hezimete ilk delildir ki, konuyu yarın işleyeceğim.
Yazarın Tüm Yazıları