Tabutname

KADAVRALAR kadavradır ve mezara defnedilirler. Veya krematoryumda yakılırlar.

Olmadı ve kendi hesabıma buna bilhassa saygı duyuyorum, morg masasına yatırılıp tıp fakültesi ikinci sınıf öğrencileri tarafından bisturiyle kesilir ve biçilirler.

Ve, ekranlar sabahın köründen itibaren çiroz istifi kuyruğa girip 2. Yuhanna Pavlus’un cesedi önünden akan milyonları göstermiyor mu, işte o an benim de nevrim dönüveriyor.

Gel de elinin körü deme? Tövbe tövbe, ne duruyorsun be mübarek, bari koynuna gir.

Ekpres biletle ve üstelik VİP mevkiide hemen cennete gidiverirsin.

Hadi hadi katafalka balıklama dal da, cuma günkü cenaze töreniyle birlikte eski Papa 23. Yuhanna’nın ‘aziz’ láhdine çinko kutu içinde kapatılmak şerefine sen de nail ol!

* * *

ZATEN, dün sabah elim hüzünlere gark olarak Monaco Prensi 3. Rainier’in de vefat ettiği haberini duyduktan sonra bendeniz pek derin düşüncelere daldım.

Çünkü, ‘Leitz’ merceği en dar açıya kadar zumlayarak ultra yakın çekim yapan kameralar vasıtasıyla iyicene görmek bahtiyarlığına eriştim ki, merhum Papa hazretlerinin pembe pudralı yanaklarından ve iyi gerilmiş teninden belli, tebabet dilindeki bilgiç adı ‘tanotopratisyen’ olan cenaze levazımatçıları gayet işinin ehli davranmışlar.

İmdii, ben kendi kendime soruyorum ki, jet sosyete mensupları o süper karmanyolacı Rainier efendinin kadavrası önünden geçerken sırf geleneksel adetleriyle yetinecekler mi?

Yani, ‘ah canııım, matem robu pek yakışmış. Zaten Prens komaya girdiği an tedbirli davranıp ‘Dior’a ısmarlamıştı’ veya; ‘işte n’olacak, görmemişin oğlu... Siyah tülü ‘Gucci’ ama rüküşlüğünü gizleyemiyor’ türü zevzekliklerle kifayet edecekler mi?

Vallahi de, billahi de bu kadarla kalırsa öpüp başıma koyacağım.

* * *

ÇÜNKÜ ben, Akdeniz kıyısındaki ‘hırsızlıklık cenneti’nde de 2. Yuhanna Pavlus’un örnek alınabileceğini ve ‘moda’nın ‘tabutluk’ boyut kazanabileceğini düşünüyorum.

Kürelleşen bir dünyada işte ‘toplumsal eğilim’ ve bunun sağı solu belli mi olur?

İster misiniz ki, ‘hazin göz yaşlarını saklamak için’ (!) ‘Lanvin’ yahut ‘Armani’ güneş gözlüğü takmış sosyetikler bir ellerinde tepedeki Grasse çayırlarından taze toplanmış çiçek; diğer ellerinde ise Çin’de üç kuruşa işlenmiş ve etiketine ‘Cardin’ mührü vurulmuş beyaz mendil, Grimaldi hanedanı ‘altesleri’nin katafalkı önünden huşu içinde geçtikten sonra, piskopos ayine başlamadan önce, kilisedeki yerlerine başka tür fiskoslarla seğirtsinler...

Roma’daki ceset görünümüyle kıyaslama yapıp, ‘ay şericiğim, rezaletin daniskası! Naaş pudrasının dökülmüşlüğünü geçtim, dikkat ettin mi, merhumun tabutu bile halis abanoz ağacından değildi’ cinsinden dedikoduya girişinler.

Cevap olarak da,Caroline’nin cimriliğindendir. Viyana’ya özel uçak göndertip, o bütün Hapsburg’ları ne güzel gömmüş olan ‘Schiffer Biraderler ve Mahdumları - 1802’den Beri Birinci Sınıf Cenaze İşleri’ tabelálı asil evi çağırmaya kıyamamıştır. Ah ah, Grace’cik mezarında ters dönecek’ türü cümleler yetiştirsinler.

Olmaz olmaz demeyin, Vatikan’daki ‘kadavra putperestliği’ne milyonlar aktıktan sonra ‘jet sosyetikler’ bu kadarcığını yapmış, çok mu ?

* * *

KADAVRALAR defnedilirler. Merhum ve rahmetli olurlar. Onlara tapınılmaz.

Bu açıdan, gerçekte Hıristiyan ritüelle de hiç ilgisi bulunmayan ve Vatikan’a cumaya kadar sürecek olan ‘putperestlik’ Katolik klisesi açısından zûldür ve İsa Mesih’e hakarettir.

Belki, gelecekteki başka bir yazıda, yukarıdaki ‘ölü tapınıcısı’ ve ‘nekrofil’ boyutlu ‘yeni moda’nın (!) beşeri ve ruhi kökenlerine karşılaştırmalı olarak değineceğim.
Yazarın Tüm Yazıları