Biraz "sıradan yurttaş"ın arasına karışsınlar ve ordu konusunda "nabız tutsunlar"!
Şöyleki, eh işte blucin - spor kazak falan, tebdil-i kıyafet giyinsinler ve gerçek hayatta üniforma taşıdıklarını mümkün mertebe hissettirmeden, "vatandaşın içine dalsınlar".
Muhataplarıyla sohbette de, dönüp dolaştırıp láfı TSK’ya getirsinler.
Meselá, tıraş olurken berberin, taksiye binerken şoförün, cigara alırken bakkalın ağzını, onların aynı TSK hakkında ne düşündüğüne ilişkin olarak adamakıllı yoklasınlar. Deşsinler.
Ve eminim, eğer apolet falsosu vermez ve esas kimliklerini anlayacak o muhatapların ürküntüden sus pus olmasına çanak tutmazlarsa, bukişisel sondaj çok yarar sağlayacaktır.
* * *
ÇOK yarar sağlayacaktır, çünkü belki 1960 darbesini izleyen zorbalık dönemi hariç, ülke halkı bugün Cumhuriyet tarihinde hiç olmadığı kadar orduya e-leş-ti-rel bakmaktadır.
En azından, onun yönetim kademesi tarafından yansıtılan imajı onaylamamaktadır.
Zira ilkin, "sıradan yurttaş" artık "itaat toplumu"nun tebalığından sıyrılmaktadır.
Zaten "sorgulama toplumu"na geçtiği içindir ki o "yurttaş" sıfatına erişmektedir.
Dolayısıyla, aynı yurttaş, "dokunulmaz tabu" durumundaki TSK dahil olay, kurum ve şahısları da sorgulamak; hiç olmazsa, "hazırola geçmemek" refleksiyle donanmaktadır.
Ve, sorgulanacak öylesine çok şey vardır ki!
* * *
ÇOK şey vardır ve nitekim de, dün belirttiğim gibi, statüko zaptiyeleri tarafından öne sürülen "asker dışarıdan yıpratılıyor" iddiasının tam aksine, eğer TSK imajı bugün son derece ciddi bir erozyona uğramışsa, bunun yegane sorumlusu o TSK’nın tá kendisidir!
Çünkü, askeri hiyerarşi inanılmaz ölçüde pot kırmış ve çam üstüne çam devirmiştir.
Dolayısıyla, yurttaşların orduyu "sorgulamak" refleksine bizzat çanak tutmuştur.
Tabuyu yıkan hayati viraj ise 27 Nisan 2007’de verilen "e- muhtıra"yla dönülmüştür.
* * *
ORADA dönülmüştür, zira dünya ve ülke evrimini anlamamakta ısrar eden TSK sivil rejime ve demokratik iradeye yine müdahil olmak isteyince, bu defa "bardak taşmıştır".
Şimdi "yurttaş" olan halk bilgisayar ekranındaki kuru gürültüye pabuç bırakmamıştır.
Artı, "yetti gayrı" diyerek de sormaya cesaret edemediği soruları sormaya başlamıştır.
Ve işin en tuhaf tarafı şu ki, yukarıdaki "negatif tepki"den dahi ders çıkartmak becerisini gösteremeyen ordu, ezberinde sakladığı "strateji"yi (!) sürdürmekte ısrar etmiştir.
Komutanların yine zırt pırt "uyarı" yapmasından karargahların "láhika"yla gazeteci mimlemesine; özrü kabahatinden büyük, PKK baskınına "mazeret"i bütçeyle açıklamaktan, THK bomba atarken komutanının golf oynamasına; "ordu adına" mahpusta "Ergenekoncu" ziyaret etmekten, "doğru"su (!) kendinden menkul bir "doğru yerde durmak" tehditlerine, eski hamam eski tas, TSK bildiğini okumayı sürdürmüştür ve sürdürmektedir.
Bu durum karşısında da, tabloyu gören ve emir eriolmayan "sıradan vatandaş" artık "yurttaş" erdemleriyle donandığı içindir ki, orduyu sorgulamaktadır ve tabuyu yıkmaktadır.
* * *
OYSA daha düne kadar TSK’ya ve onun rejim içindeki "dokunulmazlığı"na ilişkin soru sormak her babayiğitin harcı değildi. İnsanın ağzına derhal biber sürerlerdi.
Toplumsal dönüşümü okuyamayanlar ve azılı azınlık "ulusalcılar"ın "ordu göreve" pankartını gerçek sananlar, bu cesareti cesareti gösterenleri "marjinal" olmakla suçlarlardı.
Oysa yine nácizane, ben en baştaki kişisel sondaj önerimi bir defa daha tekrarlıyorum.
Tebdil-i kıyafet giyinip berberin, şöförün, bakkalın ve çakkalın ağzını TSK konusunda şöyle bir yoklayın ve kimin "marjinal" olduğuna ve kaldığına ondan sonra karar verin!