İSRAİL şu veya bu "kutsal"la donatılmamıştır. Ayrıcalığı ve dokunulmazlığı yoktur.
Davudi yıldızlı ülke, kendisinin pozitif, hasımlarının ise negatif yönde oluşturmuş oldukları "pathos" heyecanlara rağmen, aslında sıradan bir "ulus-devlet"tir.O kadar!
Zaten Siyonizm de, geç ve tepkisel bir milliyetçilikten başka bir şey değildir.
Kullandığı tarihi, dini ve ulvi referanslar ise, o her "ulus-devlet"in mutlaka ihtiyaç duyduğu ve tabii ki özü laikleştirilerek üretilmiş olan "kurucu efsaneler"e dahildir.
* * *
ÖYLEDİR ve nitekim, çağdaş oldukları için burada karşılaştırmalı bir örnek verelim.
Agnostik inançlı Theodor Hertz’in Siyonist ideolojiyi yaymak için "Musevilik"i işlemesi, Fransız sağına teorisyen ve ateist inançlı CharlesMaurras’ın "Büyük Fransa" ruhunu şırıngılamak amacıyla "Katoliklik" öğesini kullanmasından çok farklı değildir.
Yani, her iki milliyetçi lider açısından da din ve din mitolojisi, ulusun inşasında ve bekaasında pragmatik, hattá oportünist biçimde kullanılacak bir harç işlevi görürler.
O halde demek ki, şimdi zaten oturmuş bir "ulus-devlet" olan İsrail hiç bir zaman herhangi bir "mukaddesat"la teçhiz edilmemişti.
Dolayısıyla, Yahudi kavminin uğramış olduğu korkunç soykırım, onun bugün yine bir "ulus-devlet" sıfatıyla işlediği ve işlemekte olduğu suçları asla eleştiriden muaf kılamaz.
Ve yine dolayısıyla, İsrail’i artık kesinkes "sıradanlaştırmak" gerekmektedir.
* * *
İŞTE, böylesine "sıradan" bir "ulus-devlet" olan İsrail, gayet doğal olarak, iç ve dış siyasetinde de "sıradanlık" sergiliyor. Ne "mucizeler" yaratıyor, ne komplolarla yönetiyor.
Önce iç politikada "sıradanlık" sergiliyor ve zaten, Gazze’de bir "azamiyetçi ileriye kaçış" aktörü olarak ortaya çıkan Hamas’ın ateşkes bitimi ertesindeki "roketçi gerçekçilik"ine karşı kendisinin de derhal "tankçı gerçekçilik"le cevap vermesi, bunun somut ispatıdır.
Zira, aynı Filistin örgütü dahil herkes biliyordu ki, seçim arifesindeki Yahudi Devleti’nde hiçbir iktidar, parti veya lider, Hamas’ın tekrar başlattığı saldırıları "geçiştiremez".
Bırakın böyle bir "alargalığı" (!), hangi politikacı ki, biraz alttan almayı, biraz mutedil olmayı, biraz ölçülü davranmayı şöyle kısmen önerir, oylar balıklama dibe dalar.
Çünkü, "sıradan" İsrail’de "sıradan" bir kamuoyu vardır. Vasat reflekslere sahiptir.
Hemen bütün kamuoyları gibi, kafasına roket düşmesinin nedenleri hakkında ve sebep sonuç ilişkisi çerçevesinde uzun boylu kafa yormaz. Filistin sorununun derinine inmez.
Aksine, roketlerin derhal savacak kolay siyasetleri ve kolaycı siyasetçileri tercih eder.
Zaten, Gazze’de kafa göz yaran Tel Aviv hükümetinin bugün yapmakta olduğu şey de, ortadaki "sıradan talep"e "sıradan arz" sunmaktan başka birşey değildir.
* * *
ÖTE yandan, bazılarına çok "orijinal" veya çok "şeytani" (!) gelse dahi, "sıradan" İsrail’in dış politikaları da aslında son derece "sıradanlık" yansıtıyor. Vasatlık sergiliyor.
Doğrusu, Hamas’ı "sopalamak" (!) fırsatının en çok Bush’un görevi devretmediği ve Obama’nın başkanlığı üstlenmediği kısmi iktidar boşluğu sırasında doğduğunu görmek için ne "cingöz Recai" olmak, ne de Makyavel’in rahle-i tedrisinden geçmek gerekiyor.
Artı, Arap ülkelerinin o Hamas’ı zaten dışladığı düşünülürse de, dün kaydettiğim gibi, Gazze saldırısı İsrail’in kendi dış politika "gerçekliğinde" yine büyük "normallik" arz ediyor.
* * *
FAKAT, Siyonist Devlet, Filistinliler ve dünya için "normal" olmayan bir şey var:
Bütün yukarıdaki "sıradanlıklar", insani kıstaslar, ahlaki ölçüler, Yahudi etikler ve uluslararası hukuklar açısından asla "sıradan" değildirler. Asla da öyle addedilmeyeceklerdir.
"Ulus-devlet"i "sıradan" İsrail, evrensel değerlerde de "sıradanlaşmak" zorundadır.