Sınır insanları açısından protokolün anlamı

HARİTAYI masaya yayıp Ermenistan sınırını incelemeye başladık.

Haberin Devamı

Bu güne kadar Ermenistan ile ilişkileri normalleştirmeyi amaçlayan protokolü siyasi açıdan konuştuk, stratejik önemini tartıştık ama sınırdaki hayatlar açısından ne anlama geleceğini pek merak etmedik.

“Bölge uzun süre kimi zaman Rus, kimi zaman Osmanlı İmparatorluklarının egemenliklerinde kalmış. 1918 ile 1923 arasında tam altı kere el değiştirmiş.

Halkdefalarca savrulmuş. El değiştirmeler sırasında halk yeni gelen askerleri köyün meydanında ekmek-tuz seremonisi ile karşılarlarmış. Komutan ekmeği tuza batırıp yerse sizi öldürmeyeceğiz anlamına gelirmiş sonra da pazarlık başlarmış. Barınacak yer, ekmek, silah, kadın, köle pazarlıklarına girişilirmiş.”

Okan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Başkanı Profesör Dr. Neşe Özgen’i can kulağıyla dinliyorum. Profesör Özgen sınır çalışmalarıyla tanınıyor. Irak, Suriye ve Ermenistan sınırlarında, halkla iç içe yaşayarak araştırmalar yapmış olan bir bilim insanı, şimdi Avrupa Bilimler Akademisi’nin çağrısıyla Avrupa’nın sınırının nereden başlayıp bittiği konulu bir araştırma için Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırını çalışmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı


Profesör Özgen, harita üzerinde Batum’dan başlayıp Erzurum’a uzanan oradan Iğdır üzerinden Tuzluca’ya Ermenistan sınırına ulaşan bir üçgen çiziyor. “Bu bölgede korkunç dönemler yaşanmış. Bu dönemleri anlatmaya politik terimler yetmiyor. İnsanlar oluk oluk helak olmuşlar. Böyle dönemlerde, köyler kasabalar el değiştirirken işbirlikçiler var, isyancılar var, tecavüzler, öldürülen çocuklar, kaçırılan gelinler var ve bütün bunların insanlar üzerinde bıraktığı derin izler var.”

Bölgede aylar süren araştırmaları sırasında büyük bir acının kökleri ile karşılaşmış Prof. Özgen. “Bunun adı sosyolojide ‘Suça ortak susuş’tur. Korkudan susmak farklıdır. Suç ortaklığına dayalı susuş çok ağırdır. Yaşanan acının telafi edilme hakkını insanın elinden alır. Bu suskunluk insanların yaslarını tutmalarını engellemiş. Yas tutulmayan yerde şenlik de yoktur.”

Haberin Devamı

SINIR İNSANLARI  

KARS antlaşmasından sonra sınırlar yatışıyor.Türkler, Türkmenler, bazı Kürt aşiretleri, Karapapak, Türkmen Aleviler, Ahıska, Mergel, Tat, Ermeni asıllı Türkler, Azebaycanlılar, Molokanlar plebisitle Türkiye’yi seçiyorlar. Ermenistan sınırının içinde kalan ve Osmanlı zamanında Akıncılık yapan aileler de geri dönüyor.


Ve bundan sonra sınır bölgesinde yerli ‘Beg’ler ile sonradan gelen Akıncılar arasında ciddi bir mülkiyet sorunu başlıyor. Devlet bazen birine bazen diğerine imtiyazlar tanıyor. 10 yıl önce başlarından aldığı ağaları geri gönderdiği gibi, köylülerin ellerindeki toprakları alıp gelenlere verdiği dönemler yaşanıyor. Halk kendi iradesi ile seçtiği devlet tarafından cezalandırılmış hissediyor kendisini. Büyük hayal kırıklığı. Halk göçe duruyor. Sonra güç dengeleri arasında sıkışıyor.

Haberin Devamı

SINIR KALINLAŞTIKÇA HALK EZİLİR

SINIRLARIN açılmasının bölge halkı için ne anlama geleceği soruma Prof. Özgen, “Demokrasi açısından işe yarayacak” yanıtını veriyor.


“Sınırlar kalınlaştıkça ‘mal’ın değeri yükselir. Kaçakçılık ve onun yasa dışı ilişkileri hakim olur. Halkın onuru kırılır. Sınır inceldikçe demokrasi güçlenir. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır kapılarının açılması bölgede özellikle orta ve küçük ölçekli ticareti canlandırarak güç dengelerine dayalı fasit daireyi kırabilir ve bölgenin demokratikleşmesine de kapıyı açar.”


“Sınır bölgelerinde geçiş metaforu çok önemlidir”
diyor Neşe Özgen, “milliyetçilik, ırkçılık ve kendinden olmayanı ifade etmekten kurtarılabildiğinde, geçmek kavramı iki halkı bağlayan bir zemin oluşturacak.”

Yazarın Tüm Yazıları