Paylaş
Birinci perde: Salı sabahı, havai ve musiki yönü daha ağır basan ama dinleme oranı itibariyle yukarılarda gezinen bir Fransız radyosuna kulak kabartarak traş oluyordum ki, spiker Tarkan haberini ilk flaş yaptı.
Şu sıralar Avrupa pop listelerinin en zirvelerinde dolanan ve CD'leri yok satan şarkıcımızın Türkiye'de askere gideceğini duyurdu.
‘Teenager’ denilen ve ‘ilahlar’ının özel yaşantılarıyla da pek yakından ilgilenen o onlu yaşlar kuşağı için bu konudaki son dedikoduları anlattı.
Sonra, ‘Şımarık’ parçasına atfen haberi okkalı bir öpücük sesiyle bitirdi.
Zaten hemen ardından Tarkan'ın oynak ritmleri duyuldu ve Fransa'nın yabana atılmayacak bir bölümü evrenseli yakalamış Türk tempolarla uyandı.
* * *
İKİNCİ perde: Önceki akşam, kutlamaları naklen veren değişik televizyon istasyonları aracılığıyla Ankara'daki 29 Ekim şenliğini ekrandan izliyordum.
‘Tarkan ekolün’den diye adlandırabileceğimiz başka bir şantör podyuma çıktı ve parçaya geçmeden önce Cumhuriyet'e ilişkin şeyler söylemeye başladı.
O sırada ‘TRT’ye bakıyordum. Devlet televizyonu söz konusu şantörü hemen ikinci plana aldı ve bürokrat hançereli bir kadın spikeri araya soktu.
‘Off’ ses elindeki kağıttan bildik hamaset edebiyatını okumaya koyuldu.
Şarkıcının mutlu bayram kalabalığına neler dediği hiç duyulmaz oldu.
Derhal başka kanala zapingledim ve kutlamaları artık oradan takip ettim.
‘TRT’yi açmak gibi bir gaflete düştüğüm için de kendime çok kızdım.
* * *
ÜÇÜNCÜ perde: Geçende Hollandalı bir reklamcı tanıdım ki, yaşadığı şehirde ‘TRT-İNT’ yayınlarını kablodan izleyebiliyormuş.
Bu güz başı tatil için ilk kez Türkiye'ye geldiğinde ise hem ‘Şımarık’la dans etmiş, hem de otel odasından özel televizyon istasyonlarına göz atmış.
Sahip olduğu Türk imajı kendi ülkesinde yaşayan ‘gurbetçi’lerimizin yansıttığından fazla öteye gitmeyen kızcağız hayretini şöyle ifade ediyordu.
‘TRT-İNT’e Hollanda'da baktığımda bu kadar demode bir istasyonun mevcut olmasına şaşırıyordum. Eski komünist ülkeleri hatırlatıyordu. Türkiye hakkında iyi şeyler düşünmüyordum. Ama Kaş'ta diğer kanalları görünce ağzım açık kaldı.
Bunlar imaj itibariyle dehşet dinamik akıyor. Şimdi keşfettiğim Tarkan'ın ritmleri gibi doğu kokulu bir batı devinimi yansıtıyorlar. Mesleğim icabı iyi bildiğim reklamcılıkta ise bizimle yarışabilir, hatta geçebilirsiniz.
Sonradan öğrendim ki ‘TRT-İNT’ devletin, diğerleri özel sektörünmüş...'
* * *
EPİLOG: Eğer bugün Tarkan Avrupa pop listelerinde zirveye güreşiyor ve Fransız spiker sabah yayınında ‘Şımarık’ öpücüğü yolluyorsa, tereddüt yok ki bunu önemli ölçüde Cumhuriyet'e ve onun büyük inkilabına borçluyuz.
Ancak, velev ki, bu inkılap ilk başta Jakoben bir seyir izlemiş olsa dahi Şarkıcı ve O'nun temsil ettiği şeyler Cumhuriyet'in sivil evrimini yansıtıyor.
‘Şımarık’, Bela Bartok taklidi bir ‘Türk Beşleri’ senfonisi gibi yapay ve ‘Yurttan Sesler Korosu’ gibi yerel olmadığı ölçüde evrenseli yakalıyor.
Başka bir deyişle, öz itibariyle Cumhuriyet'in ürünü olmasına rağmen lafazan bir ‘cumhuriyetçiliğin’ resmi ideolojisini aşıyor.
29 Ekim kutlamaları için Kızılay'da toplanan ve başka bir pop şantörle coşan mutlu kalabalık da böylesine ilerletici bir dinamiği temsil ediyor.
Buna karşılık, aynı şantörün sözleri yerine hamaset edebiyatı başlatan ve sıradan bir Hollandalıya ‘demode Türkiye’ imajı empoze eden o hazin devlet televizyonunun resmi ideolojisi bu dinamiği frenliyor. Ayak bağı oluyor.
Cumhuriyet'in 75. yılını gerçek anlamda keşfedebilmemiz için biraz Fransız radyosunda ‘Şımarık’ dinlememiz, biraz 29 Ekim kutlamasını özel istasyondan izlememiz, ama mutlaka resmi ideoloji televizyonunu kapatmamız gerekiyor.
Paylaş