"TÜRLERİN Kökeni"nden sonra yazdığı "İnsanın Ecdadı ve Cinsiyet Yoluyla Seçim" kitabı dahil, Charles Darwin hiçbir yerde o insanın maymundan indiğini söylemez.
Ancak, buradan yola çıkarak 19. yüzyıl doğabilimcisi "masûm" (!) olduğunu ve "maymun hikayesi"nin müritler tarafından uydurulduğunu sanmak da gerçekle bağdaşmaz.
Böyle bir yaklaşım, benim gibi "Evrim Teorisi" yandaşları için kaçak güreşmek, karşıtları için ise ucuz demagoji yapmak anlamına gelir.
***
ÖYLE, çünkü en önce, Darwin’in sonsuz püriten bir Kraliçe Victoria döneminde yaşadığını ve sosyal konumunu kollamak zorunda olduğunu göz önüne almak gerekiyor.
Dolayısıyla, toplumsal ve akademik aforoza uğramamak kaygısıyla tedbirli davrandığını ve dogmalara bodoslamadan yüklenmek yerine, "kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla" demeye getirdiğini düşünmek en doğru varsayımı oluşturur.
Zaten aslına bakarsanız da, "Evrim Teorisi" karşıtlarının ve yandaşlarının buluştuğu belki tek ortak nokta, "maymun hipotezi"ni Charles Darwin’e mal etmekte uzlaşmalarıdır.
***
İMDİİ, üst paragrafta "varsayım" dedik, "hipotez" dedik, "teori" dedik.
Malûm, bu kelimelerin hepsi az-çok "alláme lügat"te yer alıyorlar.
Oysa bu "allámelik" onları, sözcüğün kökenini belirleyen "ilim"e dönüştürmüyor.
Başka bir deyişle, varsayımlar, hipotezler, teoriler, vs., her hangi bir savı illá "bilimsel" kılmaya yetmiyor.
Zaten örneğin, "Sevr kompleksi" veya "bölünme paranoyası" için "komplo teorisi" ifadesini kullandığımız zaman, bırakın "bilimsellik"i falan, tam tersine, o "teori"nin (!) bütünüyle afáki ve uydurmasyon olduğunu çağrıştırmış oluyoruz.
Zira, "bilimsel" sıfatıyla donanabilmek için bir dizi "olmazsa olmaz" şart gerekiyor.
Artı, Darwin’ci yaklaşımın söz konusu sıfatı hak edip etmediğini tartışabilmek için diğer bir "alláme" kelimeye, "epistemoloji" terimine de ihtiyaç duyuyoruz.
Basitleştirirsek de, söz konusu deyim aynı tartışmanın en can alıcı noktasına, yani bilgi teorilerinin doğrulanabilirliğini araştırmak uğraşına tekabül ediyor.
Nitekim, adı geçen uğraş, "bilim felsefesi" denilen ve "epistemoloji"yi zirveye çıkartan dalla bütünleşiyor ki, işte "Evrim Teorisi"ni de bu çerçevede sorgulamak gerekiyor.
***
KISMEN aşınmasına rağmen bugün hálá aşılamamış olan Avusturya kökenli Karl Popper, yukarıdaki "bilim felsefesi"nin en büyük kuramcısı addedilir. Doğrudur da!
Ve, armut piş, ağzıma düş misáli, aslında gayet kapsamlı olano Popper kuramını çok, çok özetlersek de işin esası, "sınanmamış veriler ’bilimsel’ olamaz" noktasına odaklanır.
Eh, bırakın insanın maymundan iniyor olmasını deneyle ispatlamayı, molekül, bitki ve hayvan dönüşümleri dahi sonsuz geniş bir zamana yayıldığından, yukarıdaki "epistemolojik" yönteme göre "Evrim Teorisi"ni de "bilimsel" saymak tabii ki mümkün değildir.
Zaten, ampirik yaklışımı "gayr-i ilmi" bulan Karl Popper, İngiliz doğabilimcinin çalışmasını "metafizik bir araştırma programı" olarak nitelemekle yetinmiştir.
Açıkçası, Viyanalı filozof Darwin’e "bilimseldir" cevazını vermemiştir.
***
NİTEKİM, başta "derinAmerika"daki "yaradılışçılar", "Evrim Teorisi" karşıtları söz konusu teorinin "bilimsel" olmadığını kanıtlamak için hep Popper’e atıfta bulunuyorlar.
Ancak dikkat, yukarıda Karl Popper’in aşılamadığını, ama "aşındığını" söyledim.
Bu "aşınma"nın, "bilim felsefesi" süzgecinde "Evrim Teorisi"ne nasıl yansıdığı ve onun imanla mevcut olan ilişkisini etkileyip etkilemediği konularını cumartesiye bırakıyorum.